Prof.Dr. Soner Duman Yazdı: İnsana ferâset, ufuk, öngörü, isabetli bakış sağlayan şey nedir?

İnsana ferâset, ufuk, öngörü, isabetli bakış sağlayan şey nedir?
İtiraf etmek gerekirse biraz uzunca bir yazı oldu ama yine itiraf etmek gerekirse okuyanların istifade edeceğine inandığım bir yazı oldu. Karar size ait…

Yoğun sisli bir havada, ister şoför isterse yolcu olarak seyahat etmişliğiniz mutlaka vardır. Bazen öyle olur ki göz gözü görmez. Bu sebeple şoförler kaza yapmamak için bir yandan sis farlarını yakar, hatta bu yetmez dörtlüleri yakarlar, hızlarını olabildiğince yavaşlatırlar, son derece dikkatli bir şekilde hareket etmeye çalışırlar. Sisli havalarda bu kurallara riayet etmeme sebebiyle pek çok kazalar olur.

Bir de havanın gayet açık olduğu, çok uzakların bile rahatlıkla görülebildiği berrak havaları düşünün. Önünüzde dere mi tepe mi olduğunu, tümsek mi çukur mu olduğunu, önünüzdeki araçlarla aranızdaki mesafenin ne kadar olduğunu rahatlıkla gördüğünüz bir ortam. Bu ortamda araç kullanmak da yolculuk yapmak da rahattır. Etraftaki her varlığı görürsünüz, ona göre kendi hareketlerinizi ayarlarsınız.

İnsanların hayatları da böyledir. Kimi zaman sisin yoğun olduğu, önünüzü göremediğiniz dönemler, zamanlar, durumlar olur. Kimi zaman ise önünüzün gayet açık olduğu, olabilecekleri net olarak gördüğünüz zamanlar olur.

Bir de kişiden kişiye değişen görüş kabiliyeti vardır. Bazı insanların gözleri keskindir, başka insanların fark edemediği noktaları, ayrıntıları fark ederler. Bu durum yalnızca nesneler, eşyalar bakımından değil olaylar bakımından da geçerlidir. Bazı insanlar, bazı olayları âdeta önceden sezerler. Yemeğin kokusunu uzaktan alan sağlam burun gibi olabilecek şeylerin âdeta kokusunu alırlar. Tahminleri genellikle doğru çıkar. İnsanlar ve olaylar hakkında yaptıkları değerlendirmeler isabetli olur. Din dilinde buna ferâset adı verilir.

Her ne kadar toplum içinde ferâset sahibi insanlar yok değilse de bunların sayısının günden güne azalmaya başladığını, insanlar arasında genel bir gaflet, aymazlık, bilinç tıkanması, öngörüsüzlük durumunun hâkim olmaya başladığını görüyoruz. Bırakın ötelerdeki nesneleri insanlar gözlerinin önündeki nesneleri, olayları ve gerçekleri görmüyor. Bırakın geleceğe dair çıkarımda bulunmayı insanlar içinde yaşadıkları zamanı bile doğru anlayamıyor, değerlendiremiyor. Hal böyle olunca hayatımızdaki birçok şey yerli yerine oturmuyor, birçok boşluk dolmuyor. Bunun bir çıktısı olarak hayatlarımızı genel bir bedbahtlık, mutsuzluk, geleceğe dair ümitsizlik, ufuksuzluk, vizyonsuzluk kaplıyor. Ne yapacağımızı, kiminle yapacağımızı, nasıl yapacağımızı, niçin yapacağımızı bilmiyoruz. Anlamsız ve amaçsızlık hayatlarımıza hakim oluyor. Nereye gideceğini bilmeyen, hatta gidecek bir yeri olmayan yolcu gibi kalıyoruz şu hayatta.

O zaman sözün burasında şu anlamlı soruyu soralım: İnsana ferâset, ufuk, öngörü, isabetli bakış sağlayan şey nedir?

Peşinen şunu belirtelim: Bu meselenin bir yönü her ne kadar “bilgi sahibi olmak” ile ilgili olsa da tek başına bilgili olmak, ferâset sahibi olmayı garanti etmiyor. Çünkü bilgi sahibi olduğu halde hayata at gözlüğü ile bakan, ufuk sahibi olmayan, doğru yorum ve değerlendirme yapamayan nice insanlar var. Öyleyse ferâsetin sırrı ne?

Bu konuda bir hayli hoşuma giden bir yorum okudum. Bir âlim, ferâset sahibi olmanın beş şeye bağlı olduğunu belirtiyor. Ben bu maddeleri esas alıp kendi ifadelerimle açıklamaya çalışacağım:

1. Harama bakmamak

Ferâset sahibi olmanın ilk şartı, bakışlarını haramdan korumaktır. Daha helal ve haramı ayırt etmeyip gözlerini harama diken, haram olan şeylere bakan bir kimse varlık ve eşyayı doğru değerlendirebilir mi? Gözü haramla dolu insanın görüşü isabetli olabilir mi? Bir insanın gözü hangi oranda harama takılıyorsa o insanın ferâseti, düşüncesi, aklı ve fikri o oranda azalıyor. Hayatında isabetli karar alma yeteneği o kadar zedeleniyor.

2. Nefsini (gayrimeşru) şehvetlerden alıkoymak

Nefis doymak bilmeyen bir iştaha sahiptir. Nasıl ki bedenimizi obeziteye karşı korumak için yediğimize, içtiğimize dikkat etmemiz gerekiyorsa nefsimize sahip çıkabilmemiz için de onun her istediğini yapmaktan uzak durmamız gerekiyor. Nefsine sahip çıkamayan kimse freni patlamış araba gibidir. Nerede duracağı, hangi uçurumdan yuvarlanacağı belli olmaz. Otokontrol mekanizması olmayan bir kimsenin feraset sahibi olması söz konusu olamaz. Çünkü o, meseleleri değerlendirirken kendi nefsinin menfaatini, şahsî çıkarını merkeze alarak olaylara bakacak, böylece meseleyi objektif bir biçimde değerlendirmekten uzak düşecektir.

3. Sürekli Allah’ın kendisini kontrol ettiği (murakabe) bilinci ile yaşamak.

İnsanın varlıkları ve olayları ferasetle değerlendirebilmesinin şartlarından birisi de her dâim Allah’ı hesaba katmaktır. Siz hayatınızı yaşarken -hâşâ- “Allah yokmuş gibi” yaşadığınızda, varlıklara ve olaylara Allah yokmuş gibi baktığınızda hiçbir şeyi doğru değerlendirmeniz mümkün olmaz. O zaman mesela hava durumundan söz ederken “havalar da bir öyle bir böyle, bir türlü dikiş tutturamadı” gibi anlamsız ve saçma bir cümle kurabilirsiniz. Sanki hava dediğimiz şey kendiliğinden oluyor. Sanki varlıklar ve olaylar Allah’ın kontrolünde değilmiş gibi!

Şuurlu bir mümin hem kendi bireysel hayatında hem de bütün varlıklar üzerinde Allah’ın sürekli kontrolünün devam ettiğinin bilincinde olur. Kendi hareketlerini, davranışlarını ona göre ayarladığı gibi varlıklara ve olaylara bakışını da her daim Allah’ı hesaba katarak yapar. İşte ferâsetin şartlarından birisi budur.

4. Hz. Peygamber’in sünnetine uygun yaşamak.

Allah Resûlü (sav) ferâsetin adeta ete-kemiğe bürünmüş halidir. Onun yaşam tarzı demek olan sünnet, ferâsetin kalıba dökülmüş halidir. Bir insan, yaşantısında ne kadar Allah resulünü örnek alırsa, onun varlıkları ve olayları değerlendirmesi, meselelere getirdiği yorumlar, yaptığı tahminler de o kadar isabetli olur.

5. Helal yiyip içmek.

İnsanın aklı ve fikri, yediğinden ve içtiğinden etkilenir. Helalinden, alın teri dökülerek, Allah’ın sınırlarına riayet edilerek elde edilmiş gıdalar kişinin aklını ve fikrini olumlu etkiler. Buna karşılık haram veya şüpheli gıdalar insanın aklını ve fikrini bozar, bilincini bulandırır, görüşlerini etkiler.

Ferâsetin kaynakları belki yalnızca bu beş şeyle sınırlı değildir. Ancak şurası bir gerçek ki bu beş şey, ferâset sahibi olmanın olmazsa olmazları mesabesindedir.

Dünyada rahat, huzurlu yaşamamız, isabetli kararlar alıp düzgün davranışlar ortaya koymamız, bunun sonucunda âhirette kurtuluşa ermemiz ferâset sahibi olmamıza bağlıdır.

Rabbimiz bizleri bu beş özelliğe sahip olan ve bunun sonucunda hayatında ferâsetle, basiretle hareket eden kullarından eylesin. Bizleri her türlü bilinç tıkanıklığından, görüş bozukluğundan muhafaza eylesin.

Kaynak: Prof.Dr. Soner Duman/ 14 Zilhicce 1446 – 10 Haziran 2025 Salı

admin
Sosyal Medya

admin

1953 yılında Edirne'de doğdu. İstanbul Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. 11 yılı lise müdürlüğü olmak üzere 25 yıl öğretmenlik yaptı ve 2001 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'ndan emekli oldu. Üniversite yıllarından beri hobi olarak çeşitli yerel ve ulusal basında köşe yazarlığı yaptı. İlk kitabı olan 'BAŞARI HİKAYELERİ' 14 Haziran 2018'de yayımlandı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Gönder
Haber İhbar Hattı
Haber İhbar Hattı..
Lütfen Sağ Alttaki Gönder Butonunu Tıklayınız.