Sadettin Bayram Yazdı: İçimizdeki Truva Atları

İÇİMİZDEKİ TRUVA ATLARI
Çanakkale’de Truva atının ağaçtan heykeli bu yazıma ilham teşkil etti. İçimizde o kadar çok Truva atı var ki; bunlar aramıza nasıl sızdı, nasıl girdi ve hangi yollarla gelip kılcal damarlarımıza kadar ulaştılar. Ben Truva atlarının varlığını İkinci Beyazıd Han’ın İspanyadan kovulan Yahudilerin Osmanlı topraklarına kabül etmesine bağlarım. Merhametten mazar doğmuştur. İçimizdeki Truva atları elbette güçlerini dış mihraklardan alıyorlar, hamileri emperyalistler. Bu konuda körlüğümüzü ve sağırlığımızı tedavi etmek durumundayız. İşin açıkçası “ biz “ “ bizden olmayan bizlerden daha uyanık, daha akıllı olmak mecburiyetindeyiz.

Truva atını her kılıkta görmek mümkündür. Terör örgütü ve onun uzantısı siyasi parti, radyo, tv. STK, ilim adamı (!) bilim adamı (!) aydın, gazeteci, yazar, çizer, eğitimci vs. her kılığa girer Truva atının askerleri.
Lozan da ülkelerin sınırlarını cetvelle belirleyen emperyalistler; Irak, Suriye ve Ürdün gibi ülkeleri kuklaları vasıtasıyla kurarken Kürdistan diye bir devlet kuramamanın sıkıntısını hala yaşıyor. Hala Büyük Ermenistan ve Arz-ı mevut hudutları içerisinde Büyük İsrail’i kurma gayreti içerisindeler.
Siyonist ve emperyalistlerin en çok işlerine yarayan Truva atlarının askerleridir. Bu askerler bazen çok önemli mevkilere gelebiliyor ve çok güçlü ekonomiye sahip olabilmişler. Bu noktalara gelirken kene gibi kanımızı emmişler, bünyemize sülük gibi yapışmışlar. İsrail’in kurulduğu yıldan beri basın dünyamıza da egemen olmuşlar. Milli basınımız yeni yeni güçlenir olduk mu diye sorasım geliyor..
Uzun kuluçkalar sonucunda tertemiz insanlarımızı bile bilmeden emellerine alet edebilmişler. Barış güvercini hüviyetinde leş kargası gibi üzerimize üşüştüler. Kaos ve kargaşadan yararlanıp akbabalar gibi semirdiler.
Maalesef Truva atının imalatçısı ABD, İsrail, Fransa ve Almanya gibi ülkelerdir. Ana hedefleri bizi birbirimize düşürmek ve kırdırmaktır. Bu konuda oldukça mesafe kat ettiler. Artık dışarıdan ordular getirmelerine gerek yok. Bizi yıkacak gücü içimizden oluşturuyorlar. Bizi bizim gücümüzle bizi yok etmeyi planlıyorlar. Bir Amerikan projesi olan Feto olayı bile içimizde çok derin yaralar açmıştır.
Koalisyonlu yıllarda çok düşündüm. Türkçülüğün Esaslarını yazan Ziya Gökalp bir Kürttü. Kürtlere asla karşıtlığım yoktur, bunu özellikle belirteyim. Adalet Partisini destekleyen Son Havadis gazetesinde bir yazar vardı. Kendisini Altay’dan gelen yiğit zannederdiniz. Tekin Alp ismi meğerse mahlasmış. Asıl adı Mohiz Kohen’miş bunu sonradan öğrendim. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesinin bir rektörü vardı adı Yücel Aşkın idi. Keza Dokuz Eylül Üniversitesinin de bir rektörü vardı. Adı Emin Alımcı. Bu iki rektörün durmadan abuk subuk durumlarına şahit olurduk. Meğerse ikisi de Türk ve Müslüman değillermiş. Daha nice şöhretler varki açıklasak yer yerinden oynar, sahi oynar mı? Sanmıyorum, biz millet olarak ihanete uğramaya tiryaki olmuşuz. Mesela “ Vurun Kahpeye “ filminin senaristi Halide Edip kimdir desek merak eden çıkar mı? Türk Dil Kurumu Agop Dilaçar’a emanet edildi. Ve Agop dilimizi bir güzel açtı.
Hasan İzzettin Dinamo kaliteli bir solcudur. Vatanperverliğinden şüphem yok. Tarafsız kalmayı başarmış bir şahsiyettir. O’nun “ Kutsal ittifak “ kitabını okumakta fayda vardır. Sekiz ciltlik eserin yazarı Hasan İzzetin Dinamo diyor ki:
“ Savaşın sadece birkaç dev isimle kazanılmadığını aynı zamanda bu devleri yaratan bir yığın kahraman Türk Askerinin de olduğunu, Ancak birkaç kalburüstü kumandan Ulusal Kurtuluş Savaşının ayakta kalan biricik devleri olarak görünmeye başladı. İşte ben bu birkaç dev kahramanı yaratan bir yığın kahramanın zaman tozları altında unutulmuşluğun kurbanı olmasına dayanamayarak Kutsal İsyanı yazdım.”
Hikaye uzun, hikayenin aslının yalan söyleyen tarih kitaplarında bulamazsının.
Biz ayıkırımıyız? Aklımız başımıza gelir mi? Allah’tan umut kesilmez.
En fazla birlik ve beraberliğe ihtiyacımız olduğu şu günlerde nelerle uğraşıyoruz.Bütün gücümüzü birbirimizi alt etmek için sarf ediyoruz. Adam sandıklarımız madam çıkıyor.
Ne diyelim. Allah milletimize zeval göstermesin.
Truva atlarına ve Truva atını kalkan yapıp kökümüzü kazımak isteyenlere karşı müteyakkız durumda olalım.
Orta Asya Steplerine dönecek halimiz yok. Vatanımıza sahip çıkmaya mahkûmuz. Başka çaremiz yok. “ Hazır ol cenge eğer istersen sulhü salah.”
İnnemel mü’minine ihvatün.
Elbet teki “ Müslümanlar kardeştirler.” Müslümanlarla ve Türki diyarları ile bağlarımızı güçlendirmeye mahkumuz vesselam.
Truva atlarının süvarilerini ancak milli ve manevi duygulara sahip olursak yenebiliriz.
Bir arkadaşım diyor ki; “ işe sıfırdan başlamalıyız, düğmeler, yanlış iliklendiği bir temel üzerinden yürüyemeyiz. “ İyi de bunu nasıl başaracağız? Sıfır noktası çok gerilerde kaldı. Kaldı ki yanlış iliklenen düğmeleri de çözmeye gücümüz yetmiyor. Nasıl olacak bu iş?
Esselam..
Not: Yazımı lütfen öküz altında buzağı aramadan okuyunuz.
Kaynak: Sadettin Bayram

admin
Sosyal Medya

admin

1953 yılında Edirne'de doğdu. İstanbul Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. 11 yılı lise müdürlüğü olmak üzere 25 yıl öğretmenlik yaptı ve 2001 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'ndan emekli oldu. Üniversite yıllarından beri hobi olarak çeşitli yerel ve ulusal basında köşe yazarlığı yaptı. İlk kitabı olan 'BAŞARI HİKAYELERİ' 14 Haziran 2018'de yayımlandı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Gönder
Haber İhbar Hattı
Haber İhbar Hattı..
Lütfen Sağ Alttaki Gönder Butonunu Tıklayınız.