Mustafa Ağdaş Yazdı: Ahirete İman Farzdır
ÂHİRETE İMAN FARZDIR
Dünya hayatından sonra başlayıp ebediyen devam edecek olan ikinci hayata “Âhiret Hayatı” denir. Ahiret, evvelin mukabili ve “son” mânasındaki âhirin karşılığıdır. İslâmî literatürde “Öbür Dünya” manasında kullanılmış olup, bu dünya canlıların yaşadığı evvelki âlem, (1) âhiret ise son âlemdir.
Âhiret Âlemi Kur’an-ı Kerim’de; el-yevmü’l-âhir (son gün), (2) ed-dârü’l-âhire, dârü’l-âhire (son ikamet mahalli), (3) en-neş’etü’l-âhire (ikinci yaratılış, son hilkat), (4) daru’l-karar (kalınacak yer), (5) “yevmü’l-hisab” (hesap günü), (6) “yevmü’l-haşr” (toplanma günü), (7) “yevmü’l-kıyam”(ayağa kalkma günü), (8) “yevmü’d-din” (din günü) , (9) “yevm-ü mecmu’”(Bir araya getirilme günü), (10) “yevmü’l-mevud” (va’dolunmuş gün), (11) “yevmü’l-miâd” (belirtilen gün), (12) “yevmü’l-v’ad” (söz verilen gün), (13) “yevmü’l-vâkı’a” (vuku bulan gün), (14) “yevm-ü azîm” (büyük gün) (15) ve “yevmü’l-fasl” (ayrıştırma günü) (16) gibi isimlerle zikredilmiştir.
Âhiret, dünya hayatını takip eden, ona benzer fakat daha değişik ve ölümsüz bir hayattan, ebediyet âlemine ait çeşitli merhaleler ve hallerden ibarettir.
Bazıları kabul etmek istemese de, her şeyin bir sonu olduğu gibi bu dünya hayatının da bir sonu vardır. Akıl ve irade gibi birçok nimetlerle donatılarak bu dünyaya gönderilen insanoğlu başıboş bırakılmamıştır. Bu dünyada yapılanların ve verilen sayısız nimetlerin hesabının verileceği bir gün mutlaka gelecektir. İşte o günün adı da “Âhiret Günü”dür.
İman Esaslarından biri de Cenâb-ı Hakk’ın şu âlemi yoktan var ettiği gibi, dilediği zamana kadar yaşattıktan sonra bu oluşuma son verip, başka bir oluş meydana getireceğine ve ölümle yok ettiği ruh sahiplerini yeniden diriltip bir yere toplayarak dünyada yaptıklarından dolayı muhasebe ve muhakeme edeceğine, bunun neticesinde iyileri cennete, kötüleri de cehenneme sevk edeceğine inanmaktır. Buna “ba’sü ba’de’l-mevt” veya “âhiret hayatı” diyoruz.
Cenab-ı Hak öldükten sonra diriltmenin, hiç yoktan yaratmadan daha kolay olduğunu belirtmek üzere şöyle buyurmuştur.
وَهُوَ الَّذِى يَبْدَؤُا الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ وَهُوَ اَهْوَنُ عَلَيْهِ.
“O, başlangıçta yaratmayı yapan, sonra onu tekrarlayacak olandır. Bu, O’na göre (ilk yaratmadan) daha kolaydır.” (17)
Âyet, dünya hayatında Allah’ın adaletini yerine getiren ve kendisine itaatta bulunanları, asilerden ayırmak için onları öldükten sonra yeniden dirilteceğini haber vermekte, bu yeniden diriltmenin ilk yaratmadan daha kolay olduğunu bildirmektedir. Çünkü ilk yaratmada nutfeden (spermadan) mudğaya (bir çiğnem et parçasına), mudğadan cenine (ana karnındaki çocuğa), ceninden tufuliyete (çocukluğa) ve diğer birtakım değişikliğe, bir halden diğer hale dönüşmek sureti ile birçok işlemden geçtikten sonra tam âzalı bir insan olarak meydana gelir. Fakat yeniden diriltme İsrafil (a.s.)’ın kabirlerinizden çıkın, ayağa kalkın, mahşer yerine gelin demekten ibaret olan çağırısıyla, önceden mevcut olan asıl maddelerin toplanarak bir araya getirilmesiyle ortaya çıktığından yeniden yaratmanın daha kolay olduğunu açıklamaktadır.
“Şu çürümüş kemiği kim diriltecek” diyenlere de Cenab-ı Hak şöyle cevap vermiştir.
قُلْ يُحْيِيهَا الَّذِى اَنْشَاَهَا اَوَّلَ مَرَّةٍ وَهُوَ بِكُلِّ خَلْقٍ عَلِيمٌ.
De ki: Onları ilk defa yaratmış olan diriltecek. Çünkü O, her türlü yaratmayı gayet iyi bilir. (18)
Öldükten sonra yeniden diriltilmenin hak olduğu ve bunda tereddüt edenin ilk defa neden ve nasıl yaratıldığını düşünmesi gerektiğine dair de şöyle buyrulmuştur.
يَا اَيُّهَا النَّاسُ اِنْ كُنْتُمْ فِى رَيْبٍ مِنَ الْبَعْثِ فَاِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ مِنْ نُطْفَةٍ ثُمَّ مِنْ عَلَقَةٍ ثُمَّ مِنْ مُضْغَةٍ مُخَلَّقَةٍ وَغَيْرِ مُخَلَّقَةٍ لِنُبَيِّنَ لَكُمْ وَنُقِرُّ فِى الْاَرْحَامِ مَا نَشَاءُ اِلٰى اَجَلٍ مُسَمًّى ثُمَّ نُخْرِجُكُمْ طِفْلًا ثُمَّ لِتَبْلُغُوا اَشُدَّكُمْ وَمِنْكُمْ مَنْ يُتَوَفّٰى وَمِنْكُمْ مَنْ يُرَدُّ اِلٰى اَرْذَلِ الْعُمُرِ لِكَيْلَا يَعْلَمَ مِنْ بَعْدِ عِلْمٍ شَيْپًا وَتَرَى الْاَرْضَ هَامِدَةً فَاِذَا اَنْزَلْنَا عَلَيْهَا الْمَاءَ اهْتَزَّتْ وَرَبَتْ وَاَنْبَتَتْ مِنْ كُلِّ زَوْجٍ بَهِيجٍ
“Ey insanlar! Eğer yeniden dirilmekten şüphede iseniz, şunu bilin ki, biz sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra alakadan (aşılanmış yumurtadan), sonra uzuvları (önce) belirsiz, (sonra) belirlenmiş canlı et parçasından (uzuvları zamanla oluşan ceninden) yarattık ki size (kudretimizi) gösterelim. Ve dilediğimizi, belirlenmiş bir süreye kadar rahimlerde bekletiriz; sonra sizi bir bebek olarak dışarı çıkarırız. Sonra güçlü çağınıza ulaşmanız için (sizi büyütürüz). İçinizden kimi vefat eder; yine içinizden kimi de ömrün en verimsiz çağına kadar götürülür; ta ki bilen bir kimse olduktan sonra bir şey bilmez hale gelsin. Sen, yeryüzünü de kupkuru ve ölü bir halde görürsün; fakat biz, üzerine yağmur indirdiğimizde o, kıpırdanır, kabarır ve her çeşitten (veya çiftten) iç açıcı bitkiler verir.” (19)
(1) Vakı’a, 56/62.
(2) Bakara, 2/8; Nisa, 4/38.
(3) Yusuf, 12/109;Nahl, 16/30.
(4) Ankebut, 29/20; Necm, 53/47.
(5) Ğafir, (Mü’min), 40/39.
(6) İbrahim, 14/41; Sâd, 38/16, 26,53; Mü’min, 40/27.
(7) Yûnus, 10/45; Tâhâ, 20/124; En’âm, 6/128; Furkân, 25/17; Sebe’, 34/40.
(8) Rûm, 30/12, 14,55; Mü’min, 40/46; Câsiye, 45/27; Mutaffifîn, 83/6.
(9) Fâtiha, 1/4; Hicr, 15/30; Şu’arâ, 26/82; Sâffât, 37/30; Sâd, 38/78; Zâriyât, 51/12; Vâkı’a, 56/56; İnfitâr, 82/15, 17,18; Mutaffifîn, 83/11.
(10) Hûd, 11/103, 104.
(11) Bürûc, 85/2.
(12) Sebe’, 34/30.
(13) İsrâ, 17/7, 104.
(14) Vâkı’a, 56/1; Hâkka, 69/15.
(15) Mutaffifîn, 83/5.
(16) Duhân, 44/40; Mürselât, 77/13, 14,38.
(17) Rum, 30/27.
(18) Yasin, 36/79.
(19) Hac, 22/5.
Kaynak: Mustafa Ağdaş
- Kırkpınar Ağası Özünlü’den 1 Milyon Fidan Projesi - Temmuz 4, 2025
- Davullu Zurnalı Ağa Karşılaması - Temmuz 4, 2025
- Mustafa Ağdaş Yazdı: Ahirete İman Farzdır - Temmuz 4, 2025