Dr. Feyza Bayraktar Yazdı: Ekonomik Kriz, Ahlaki Çöküş
♦*EKONOMİK KRİZ, AHLAKİ ÇÖKÜŞ*🎈
Piyasa değerlerinin dalgalandığı yerde, insani değerler de sarsılır.
Çünkü *ekonomi yalnızca rakamların değil, insanların da hikâyesidir.*
Ekonomik göstergeler bozulduğunda çoğumuzun refleksi fiyat etiketlerine kayar.
Marketteki peynirin gramı, akaryakıtın litresi, kiraların metrekareye oranı…
*Oysa bu verilerin altındaki asıl hikâye başka bir yerde yazılır; toplumun ahlaki yapısında.*
Enflasyon sadece fiyatları değil, değerleri de etkiler.
Etiketlerin büyüdüğü, ilkelerin küçüldüğü bu ortamda, bir ülkenin görünmeyen ama hissedilen felaketi başlar.
Çünkü *kriz yalnızca maaşları değil, anlamları da küçültür.*
*Güven duygusu toplumun damarlarında dolaşan görünmez bir para birimidir.*
*O değer kaybettiğinde, döviz kuru değil, insanlık kuru düşer.*
*İnsanlar birbirine “İyi biri mi?” değil, “İşe yarar mı?” diye bakmaya başlarsa o toplumda görünmez ama yakıcı bir sızı başgösterir; ahlak enflasyonu.*
*Kriz, ahlakın stres testidir*
Her toplum ekonomik kriz yaşayabilir.
Ama aynı krize verilen tepkiler, o toplumun iç yapısını, etik dokusunu ortaya çıkarır.
Bazıları bu dönemde paylaşmayı seçer, bazıları içine kapanır.
*Kimileri ‘ben’ der, kimileri ‘biz‘.*
*Buradaki farkı belirleyen şey yalnızca açlık değil, adalet duygusudur.*
*Sistem adilse, yoksulluk dayanışma doğurur.*
*Adalet zedelenmişse, kriz insanları birbirine düşürür.*
İşte burada ‘ahlaki bağışıklık sistemi‘ devreye girer. Literatürde adı olmayabilir, ama etkisi her yerde hissedilir:
*Toplumun etik refleksi.*
Bu bağışıklık sistemi güçlü olan toplumlar, tıpkı 2’nci Dünya Savaşı sonrası Almanya örneğinde olduğu gibi, *ekonomik yıkımı sadece yatırımlarla değil, ahlaki restorasyonla aşarlar.*
*Açlık ilkelere bulaştığında*
Açlık sadece mideyi değil, muhakemeyi de bastırır.
Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi tam da bunu gösterir:
*Temel ihtiyaçları karşılanmayan insan, soyut değerleri taşıyamaz.*
*Bugün Türkiye’de birçok kişi için dürüstlük bir ideal değil, risktir.*
Doğru olanı yapmak pahalı, yanlış olanı seçmek pratik görünüyor.
Bu sadece bireyin ahlakıyla ilgili değil; sistemin dayattığı normlarla da ilgili.
Ken Loach’un ‘Ben, Daniel Blake’ filminde olduğu gibi: Devletin dışına itilen insan, sistemle çelişmeye başlar. *Vicdan, yön değil, yük olur.*
*Ahlaki körlük*
İnsan kendi değerlerinden nasıl uzaklaşır?
Psikolog Albert Bandura, bu soruya ‘ahlaki kopuş’ (moral disengagement) kuramıyla yanıt verir.
*İnsan, çaresizlik anlarında ahlaki pusulasını askıya alabilir.*
*Önce istisna olan davranış, zamanla norm hâline gelir.*
Fiş almamak, torpille iş bulmak, göz göre göre haksızlığa ses çıkarmamak…
Bunların her biri ‘Bir kereden bir şey olmaz‘ rahatlığıyla başlar.
*Ama her ‘bir kere‘ bir sistem kurar.*
Emile Zola’nın ‘Germinal’ romanında madencilerin açlıkla birlikte ahlaki sınırlarını da kaybetmesi, bugünkü manzaranın metaforudur.
Biz de o madende yaşıyoruz.
*Yukarıda kim zenginleşiyor, nasıl?*
*Aşağıda kim eziliyor, niçin?*
*Herkes gözünü tepeye dikmiş; kimse zemini onarmıyor.*
*Sonuç: Tepe parlıyor, taban çöküyor.*
*Liyakatin çöküşü*
*Toplumu içten çürüten ama en az konuşulan kriz, liyakatin erimesidir.*
*İnsanlar artık başarıyı bilgiyle değil, tanıdıkla elde edebileceğine inandığında, ‘hak’ kavramı işlevsizleşir.*
Emek devre dışı kalır, sadakat ödüllendirilir.
Felsefeci Michael Sandel, *liyakat miti çöktüğünde insanların kendini yetersiz değil, anlamsız hissettiğini söyler.*
Bu his bireyi sistemin dışına iter.
*Türkiye’de de genç kuşaklar artık emeğin değil, tesadüflerin belirleyici olduğuna inanıyor.*
*Bu yüzden kimi gençler eğitim yerine sosyal medya algoritmalarına, üretim yerine anlık fırsatlara yöneliyor.*
Çünkü liyakatin olmadığı yerde, çaba boşuna görülür.
*Cezasızlık*
*Bir ülkede suçlular değil, dürüstler korkuyorsa orada çürüyen sadece hukuk değil, aynı zamanda ahlaktır.*
Sosyal psikolog Tom Tyler, *insanların kurallara sadece cezadan korktukları için değil, o kuralların adil olduğuna inandığı için uyduğunu söyler.*
*Adaletin işlemediği yerde ‘Herkes kendi hukukunu yazar‘ düşüncesi yaygınlaşır.*
*Bu anlayış hukuku değil, rövanşı; liyakati değil, torpili yüceltir.*
İtalya’da mafyanın yıllarca ‘adaleti sağlayan alternatif’ olarak görülmesi, bu çarpıklığın tarihsel örneğidir.
*Emeksiz zaferin ideolojisi*
*Başarı artık bir süreç değil, bir gösteri olarak yaşanıyor.*
Sosyal medya bu dönüşümün hem sahnesi hem senaristi.
*TikTok’ta viral olan bir içerik, bir akademik kariyerden daha çok kazandırabiliyor.*
Bu durum gençlere şu mesajı veriyor:
*Değer değil, dikkat önemli.*
Walter Benjamin’in ‘Sanat Yapıtı’nda anlattığı ‘auranın kaybı’, bugün dijital platformlarda başka bir formda yaşanıyor.
*Emeğin değil, görünürlüğün kıymet gördüğü bir düzen kuruldu.*
*Böyle bir zeminde etik, estetiğin gerisine;*
*Ahlak, algoritmaların gölgesine düşüyor.*
*İlişkiler de ticarileştiğinde*
*Ekonomik kriz sadece cebimizi değil, duygularımızı da filtreliyor.*
*Artık ilişkiler bir tür yatırım hesabı gibi değerlendiriliyor.*
Zengin sevgili, faydalı arkadaş, güçlü çevre…
Bunlar magazin başlığı değil, gerçek hayatın yeni kodları.Tinder, Bumble gibi platformlarda yapılan araştırmalar, *insanların eş seçiminde giderek ekonomik ve sosyal statüye öncelik verdiğini gösteriyor.*
*Aşk artık bir duygu değil, bir avantaj olarak okunuyor.*
*Bu, yalnızca bireysel ilişkilerin değil, toplumsal bağların da zayıfladığına işaret ediyor.*
*Değerlerin konuşulup yaşanmadığı bir dönem*
*Toplum hâlâ dürüstlükten, saygıdan, hakkaniyetten söz ediyor.*
*Ancak bu sözler nostaljik bir hatırlatmadan öteye geçemiyor. *
*Psikolojide buna ‘öğrenilmiş çaresizlik‘ denir:*
*İnsan doğruları bilir ama yapacak gücü kalmaz.*
Bu durum, Sovyetler Birliği’nin çözülüş döneminde olduğu gibi, *ortak ülke fikrinin çıkar gruplarına bölünmesiyle sonuçlanır.*
Türkiye’de de benzer bir durum gelişiyor:
*‘Biz‘, yerini ‘ben ve benimkiler’ anlayışına bırakıyor.*
*Ahlaki enkazın kuşaklara bıraktığı miras*
*Krizler geçer, enflasyon düşer.*
*Ama ahlaki bozulma kuşaklar boyu kalır.*
*Eğer çocuklara ‘Doğru olanla bir yere varılmaz‘ duygusu miras bırakılırsa sadece bugünü değil, geleceği de zehirlemiş oluruz.*
IMF tablolarında görünmeyen ama okul kantinlerinde, apartman toplantılarında, sokak oyunlarında hissedilen bir çürüme başlar.
*Oyun kuralsızsa çocuk kural tanımaz olur.*
*Bu nedenle ahlaki enkaz kaldırılmadan yapılacak her reform, üzerine bina dikilmiş çürük bir temel gibidir.*
*Ahlak ekonomiyi kurtarır*
*Ekonomik kalkınma teknikle değil, güvenle başlar.*
*O güven ise sadece para politikasıyla değil, adaletle, şeffaflıkla ve ortak değerlerle inşa edilir.*
*Toplumun inancını kaybettiği bir yerde yasalar işlese bile gelecek kurulamaz.*
*Bugün bize düşen, sadece yeni ekonomi modelleri üretmek değil, aynı zamanda ahlaki zemini yeniden kurmaktır.*☝Çünkü…
*Kasalar dövizle dolu olabilir, ama eğer toplumda ahlak tükenmiş, vicdan susmuş, adalete inanç sarsılmışsa o ülke çoktan iflas etmiştir.*
Kaynak: Dr. Feyza Bayraktar
- TRT’den Kapıkule’deki Gurbetçiye “Yol Kahvesi” - Temmuz 11, 2025
- Edirne’de Polisten Bilgilendirici Stant - Temmuz 11, 2025
- Vedat Ergin Yazdı: “Sayın Başkan, Ön Elemeye Giren Pehlivanlar Sana Haklarını Helal Etmiyorlar!” - Temmuz 11, 2025