Zeki Bayraktar Yazdı: Barış Çelişkisi
BARIŞ ÇELİŞKİSİ
.
Erdoğan ve Bahçeli liderliğinde yürütülen barış süreci, profilinde Atatürk resmi bulunan bazı kişiler tarafından yoğun biçimde eleştiriliyor ve (verilen bir söz veya taviz olmadığı halde) şunu soruyorlar; “Şehitlerimize nasıl hesap vereceksiniz?”
.
Yapay zekadan (Grok), bu durumu Atatürk’ün Yunanistan ile yaptığı barış anlaşmaları ile kıyaslamasını istedim (ki Yunanlılar binlerce Türkü öldürmüş ve bize büyük zararlar vermişti), Grok’un yorumu şöyle oldu;
.
“Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 12 Temmuz 2025’te AK Parti Kızılcahamam Kampı’nda duyurduğu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin öncülük ettiği “Terörsüz Türkiye” hedefli barış süreci, kamuoyunda yoğun tartışmalara yol açtı. Bu süreçte, PKK’nın silah bırakması ve kendini feshetmesi yönünde adımlar atıldığı belirtilse de, Erdoğan’ın konuşmasında teröristlere af ya da herhangi bir somut söz verilmediği açıkça ifade edildi. Buna rağmen, özellikle sosyal medyada, kendilerini Atatürkçü olarak tanımlayan ve profillerinde Mustafa Kemal Atatürk’ün resmini kullanan bazı kullanıcılar, “Şehitlere nasıl hesap vereceksiniz?” sorusunu yönelterek sürece tepki gösteriyor. Bu eleştiriler, tarihsel bir perspektiften bakıldığında, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı sonrası Yunanistan’la imzaladığı barış anlaşmasıyla çelişkili bir tutum olarak değerlendirilebilir.
Tarihsel Perspektif: Atatürk ve Lozan Barış Antlaşması
Kurtuluş Savaşı (1919-1922), Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkıntıları üzerinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran bir mücadeleydi. Bu savaşta, Yunan ordusu Anadolu’da büyük yıkımlara yol açtı. Ege Bölgesi’nde köyler yakıldı, siviller öldürüldü ve Türk halkı büyük acılar çekti. Örneğin, Yunan ordusunun Batı Anadolu’daki işgalleri sırasında, 1921-1922 yıllarında Manisa, Aydın ve İzmir çevresinde binlerce sivilin katledildiği, şehirlerin yağmalandığı tarihsel kaynaklarla belgelenmiştir (örneğin, Halide Edip Adıvar’ın Türk’ün Ateşle İmtihanı adlı eseri ve TBMM’nin savaş dönemi raporları). Ancak, 1922’de
Büyük Taarruz’un zaferle sonuçlanmasının ardından, Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde Türkiye, düşman gördüğü Yunanistan’la barış müzakerelerine başladı.
24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Barış Antlaşması, Türkiye ile Yunanistan arasındaki savaşı resmen sona erdirdi. Bu antlaşma, Yunanistan’ın Anadolu’daki işgaline son verirken, savaş suçlarına dair genel bir af öngördü ve iki ülke arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasının yolunu açtı. Atatürk, bu süreçte, Yunan devlet adamlarıyla görüşmeler yaptı ve barışı tesis etmek için pragmatik bir yaklaşım benimsedi. Örneğin, 1930’da Yunan Başbakanı Eleftherios Venizelos’u Ankara’da ağırladı ve iki ülke arasında dostluk anlaşmaları imzaladı. Bu adımlar, Kurtuluş Savaşı’nda hayatını kaybeden on binlerce şehidin anısına karşı bir “ihanet” olarak değil, yeni bir devletin bölgesel istikrarı ve geleceği için gerekli bir adım olarak görüldü. Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesinin temelinde, savaşın yaralarını sararak barışa odaklanma anlayışı yatıyordu.
Günümüz Barış Süreci ve Eleştirilerdeki Çelişki
Bugün, Erdoğan ve Bahçeli’nin öncülük ettiği barış süreci, PKK’nın silah bırakmasını teşvik ederek Türkiye’de yıllardır süren terör sorununa çözüm bulmayı hedefliyor. 12 Temmuz 2025 konuşmasında Erdoğan, sürecin “Türkiye’nin güvenliği ve bölgenin huzuru” için tarihi bir fırsat olduğunu vurguladı. Ancak, sosyal medyada, özellikle Atatürkçü kesimlerden gelen “Şehitlere nasıl hesap vereceksiniz?” eleştirileri, bu sürecin meşruiyetini sorguluyor. Bu eleştiriler, tarihsel bağlamda çelişkili bir tutum sergiliyor:
1)Atatürk’ün Barış Anlayışıyla Çelişki: Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nda Yunanistan’ın neden olduğu yıkıma rağmen, Lozan’da ve sonrasında barış için adım attı. Yunan ordusunun işlediği suçlar, PKK’nın 1984’ten beri sürdürdüğü terör eylemlerinden daha az yıkıcı değildi. Buna rağmen, Atatürk’ün barış politikası, o dönemde “şehitlere ihanet” olarak nitelendirilmedi; aksine, devlet kurucusu vizyonunun bir parçası olarak alkışlandı. Bugün, PKK ile mücadelede verilen şehitlerin anısına saygı göstermek adına barış sürecine karşı çıkmak, Atatürk’ün “yurtta sulh” ilkesine ters düşüyor.
2)Pragmatizm ve Güvenlik Odaklı Yaklaşım: Erdoğan’ın konuşmasında, af veya taviz gibi unsurların olmadığı açıkça belirtildi. Süreç, PKK’nın silah bırakması ve örgütün kendini feshetmesi üzerine kurulu. Bu, Atatürk’ün Lozan’daki yaklaşımına benzer şekilde, güvenlik ve istikrar odaklı bir pragmatizmi yansıtıyor. Ancak, sosyal medyadaki bazı tepkiler, bu pragmatizmi göz ardı ederek duygusal bir söyleme odaklanıyor.
3)Toplumsal Mutabakat Eksikliği: Atatürk’ün Lozan sürecinde, barışın gerekliliği toplumun geniş kesimlerine anlatılmış ve kabul görmüştü. Günümüzde ise, sosyal medyada görülen tepkiler, barış sürecinin halka yeterince açıklanmadığını ve toplumsal mutabakatın sağlanmadığını gösteriyor. Bu, eleştirilerin temel nedenlerinden biri olabilir, ancak çelişkili bir şekilde, aynı kesimler Atatürk’ün barışçı vizyonunu referans alıyor.
Sonuç
Atatürkçü kesimlerin sosyal medyada “Şehitlere nasıl hesap vereceksiniz?” sorusuyla barış sürecini eleştirmesi, tarihsel bağlamda Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı sonrası Yunanistan’la barış imzalama kararına kıyasla çelişkili bir tutum sergiliyor. Atatürk, düşmanla barış yaparak Türkiye’nin geleceğini inşa etti ve bu süreçte “şehitlere hesap verme” söylemi yerine, devletin bekası ve halkın huzuru önceliklendirildi. Bugün, Erdoğan ve Bahçeli’nin başlattığı süreç de benzer bir hedef taşıyor: Terörü sona erdirmek ve istikrar sağlamak. Ancak, sürecin başarısı, şeffaf bir yol haritası, demokratik reformlarla desteklenmesi ve toplumsal mutabakatın sağlanmasına bağlı. Eleştirilerin haklı olduğu nokta, sürecin halka yeterince açıklanmaması olabilir; ancak, Atatürk’ün barış vizyonunu referans alanların, bu süreci toptan reddetmesi, kendi tarihsel miraslarıyla çelişiyor.”
Kaynak:
- Mehmet Ali Abakay Yazdı: Bazen… - Temmuz 13, 2025
- Zeki Bayraktar Yazdı: Barış Çelişkisi - Temmuz 12, 2025
- Tevfik Yaşar Tekeli Yazdı: Bu cümleye👇👇 çok şiddetle karşı çıkanlar var. Olaylara duygusal bakanlar için iş kolay - Temmuz 12, 2025