Osman Çakmak Yazdı: Ölüler Konuşuyor
Ölüler Konuşuyor
İki Mezarda, İki Ruhun Muhasebesi
– Selâm sana yeni komşum. Belli ki henüz kabir toprağı soğumamış üzerinde…
– Evet… Geçen gün defnettiler. Hâlâ kulaklarımda yankılanıyor dualar. Ama ellerini kaldıranlar arasında bir tane bile yetim ve muhtaç, derdini giderdiğim, problemine çözüm bulduğum insan, bursunu verdiğim bir öğrenci yoktu. Hâlbuki zamanında ne çok fırsat geçti elimden…
Dün mezarıma gelen oğlum, bana mezarımın üstünde dert yanıyordu: “Baba daha şimdiden miras kavgasına başladılar. Evlatların ve yakınlarının hiç birinin senin adına hayır yapmaya niyetleri yok…”
– Ne dünyada ne de burada kolaydır pişmanlıkla yaşamak. Ama kabul etmelisin ki, orada senin tercihinle doldu defterin.
– Peki ya sen? Hakkında ne çok konuştular cenazende. Herkes senden “hayırsever” diye bahsediyordu. Doğru mu duyduklarım?
– Ben mi? Hayırsever demesinler bana. Yalnızca, malın sahibi değil emanetçisi olduğumu unutmamaya çalıştım. Ben aslında fakir birisi idim. Ancak azdan az çoktan çok… Ne verdiğimi büyüttüm gözümde, ne de kazandığımda sarhoş oldum. İyilik her zaman para ve mal ile olmuyor, problemi olanın imdadına koştum. Herkese alçak gönüllü ve güler yüzlü oldum. Ne varsa burada işe yarayan, hepsi orada bıraktıklarım değil; orada Allah için yaptıklarım ve güzel ahlakım oldu. O yüzden huzurluyum şimdi. Hesabım çok kolay geçti.
– Demek ki gerçek servet, geride bıraktıkların değil, öteye gönderdiklerinmiş…İyi amellerin ve güzel ahlakınmış.
Halbuki ben malımla ve servetimle gururlanır, insanlara üstten bakardım.
– Ben burada bunu çok net gördüm. Dünyadayken insanlar bankadaki hesaplarını sayardı. Ama asıl hesap burada açılıyor. Kişinin burada işe yarayan serveti, helalinden kazanıp, Allah rızası için infak ettiği malı, şükrünü eda ederek yaşadığı hayatı oluyor.
Bir de hayat gerçeklerini öğrenip; imanı, ve insanlığı Kuran hakikatlerini anlatanlar… insanları aydınlatanlar var ya…. Onların makamı burada çok yüksek olduğunu farkettim.
İnsan burada gerçek servetin zihnindeki hakikat ve ilim; kalbindeki zikir ve amel olduğunu görüyor.
– Şimdi ben ne yapacağım? Saray gibi evler yaptım. Arabalarım, yatırımlarım, şirketlerim vardı… Ama hiçbirini buraya getiremedim. Bomboş geldim. malıma mütenasip cömertliğim yoktu. İçimde dayanılmaz bir pişmanlık var…
– Vaktiyle sana hatırlatan olmadı mı?
– Oldu. Ama dinlemedim. “Daha yaşım genç, daha çok vaktim var” dedim. Sonra bir sabah birden buradaydım… Ne bir pişmanlığı düzeltmeye imkân kaldı, ne bir adım atmaya fırsat.
– Biliyor musun? Biz burada sık sık konuşuruz kendi aramızda: “Dünya, ahiretin tarlasıdır” deriz. Orası bir fırsattı. Nefes alıp verdiğin her an bir imkândı. Fakat çoğu insan o tarlaya oyun oynar gibi giriyor. Ekip biçmeden, düşünmeden, hazırlıksız…
– Keşke biri beni sarsaydı, yüzüme karşı bağırsaydı: “Biriktirdiğin mal değil, iyiliklerin senin gerçek sermayen olacak!” deseydi…
– Dediler. Ama dünya ve mal sevgisi öyle tatlı ki, sesi bastırıyor hakikatin. Bak şimdi burada ikimiz de eşitiz: kefensiz, cepsiz… Ama hâllerimiz ne kadar da farklı. Sen pişmanlıkla yanıyorsun, ben ise gönlüm rahat bir bekleyişteyim.
– Peki, oradakilere ne dersin? Yani hâlâ nefes alıp verenlere…
– Asıl zenginlik, arkanızdan dua edecek insanların kalbinde yer bulmaktır.
Asıl kazanç, Allah için verilmiş sadakalarda, helal lokmada, tertemiz niyettedir.
İman, kalbinizi aydınlatan en büyük nurdur.
Ve unutmamak lazım Hayat, sadece bir kez yaşanır ama ebediyete hazırlanmak için verilir.
Dünyadaki en büyük israf, ahirete yollanmayan bir ömürdür.
Kaynak: Osman Çakmak
- Osman Çakmak Yazdı: Ölüler Konuşuyor - Temmuz 21, 2025
- Edirne’de Görünmez Kaza: 1 Yaralı - Temmuz 21, 2025
- Edirne’ye İlgi Bulgar Turistle Sınırlı Değil - Temmuz 20, 2025