Ahmet Erdinçli Yazdı: Nereye Gömülmek İstersin?

♦NEREYE GÖMÜLMEK İSTERSİN??
🇹🇷Ülkemizde uzun yıllar süren göçler sebebiyle çoğu insan için hayata gözlerini açtığı yer ile yaşadığı yer birbirinden farklıdır. Kimimiz bir dağ köyünde gözümüzü açtık dünyaya, kimimiz bir taşra kasabasında. Sonra hayat bizi aldı; okumak, çalışmak, yaşamak derken bir şehre savurdu. Yıllar geçti, şehirde kurduk düzenimizi. Alıştık kalabalığa, trafiğe, apartmanlara… Ama bir soru hep bir yerlerde bekledi: Öldüğümüzde nereye aitiz? Doğduğumuz köye mi, yaşadığımız şehre mi gömülmek isteriz? Bu soru sadece bir mezar taşıyla sınırlı değil aslında. Hayatımız boyunca sürdürdüğümüz aidiyet arayışının, son durağı. Çünkü “mezar yeri”, insanın hem geçmişiyle hem de gelecekle olan bağına işaret eder.Doğduğumuz köy, çocukluğumuzun, ilk adımlarımızın, aile büyüklerimizin toprağıdır. Orada gömülmek, sanki hayata başladığımız yere dönmek gibi. Anılarla, köklerle, sessizlikle bütünleşmek… Kimi insanlar için bu, bir huzur kapısıdır. Köy mezarlığına gömülmek, unutulmamak gibidir. Çünkü köyde mezarlar ziyaret edilir; bayramda, yağmur duasında, tarlaya giderken bile uğranır.Ama diğer yanda doğduğu köye, memlekete uzak bir şehirde ömür geçirenler var orada evlenenler var. Yıllar boyunca çalıştığı, çocuklarını büyüttüğü, dostluklar kurduğu şehir… Orada gömülmek, sevdiklerine yakın kalmak demektir. Hayat şartlarından dolayı aile fertlerinin her zaman gidip gelemeyeceği köy yerine çocuklarının, torunlarının kolayca ziyaret edebileceği bir yerde olmak… Hem eşlerden hangisinin köyüne gitmek daha doğru olur ki? Burası da ayrı bir mesele değil mi? ikisi yeni bir hayata birlikte bu şehirde başlayıp sürdürmüşlerdi. En azından beraber yaşadıkları şehirde çocukları daha sık ziyarete gelebilir. Mezarı başında dua eden bir evladın varlığı, ölen kişi için bir sadaka-i cariye gibidir. Bu da İslam’da önemlidir. Çünkü Hz. Peygamber (sav), “İnsan öldüğü zaman ameli kesilir; ancak üç şey hariç: Sadaka-i câriye, faydalanılan ilim ve kendisine dua eden hayırlı evlat.” (Müslim, Vasiyye, 14) buyurmuştur. İslam’a göre İnsan, Ölüm ve Mezar
İslam’a göre ölüm, bir son değil, bir başlangıçtır. Mezarlığın konumundan çok, o mezara hangi yüzle girdiğimiz önemlidir. Nerede yattığımız değil, Allah’a nasıl kulluk ettiğimiz, kul hakkı yiyip yemediğimiz, namazımız, sadakamız, ahlakımız belirleyicidir.
İnsan, toprağa bağlı bir varlıktır. Kur’an’da Allah (cc), “Sizi ondan (topraktan) yarattık, yine ona döndüreceğiz ve sizi bir kere daha ondan çıkaracağız.” (Tâhâ, 20/55) buyurur. Sonuçta doğduğumuz yer de, doyduğumuz yer de bir şekilde bu toprağın parçasıdır. Mezar yeri tercihi aslında sadece coğrafi bir tercih değil, aslında bir aidiyet ve maneviyat meselesidir. Pek çok insan için doğduğu köy, anne babasının, dedesinin, geçmişinin mezarlarıyla doludur. Oraya gömülmek, bir anlamda “ailesinin yanına” dönmek gibidir.
Hz. Peygamber (sav) de vefat ettiğinde doğduğu Mekke yerine, ömrünü geçirdiği ve İslam’ı yücelttiği Medine’ye gömülmüştür. Ancak bu bile bize bir şey söyler: Mekânın değil, imanın ve hizmetin olduğu yerin önemi. Köye gömülmek isteyenler genellikle manevî bağları önceleyen insanlardır. Onlar için köy, sadece bir coğrafya değil; dua eden ellerin, Kur’an okuyan dillerin, tanıdık yüzlerin olduğu bir yer demektir. O köyde cuma namazından sonra mezarlık ziyaret edilir, bayram sabahları kabirlerin başında Yasin okunur. Bu da vefat eden için büyük bir nimettir.,☝Soru dini açıdan 1. Nerede dua eden fazla olur? 2. Cenazeyi uzak yerlere götürmenin dini hükmü ve mezar yerinden ziyade mezara giren açısından ele alınabilir. Bunları kısaca izah etmek gerekirse elbette şehir mezarlıklarında ziyaretçi ve dua eden köylere göre daha fazla olduğundan her ölü duadan nasibini alır. Diğer yönden İslam âlimleri, cenazenin bir an önce mezarına konulması gerektiğini bir zorunluluğu yoksa bekletilmesinin taşınmasının ertelenmemesi gereken beş şeyden biri olarak zikretmektedirler. Son olarak dini açıdan mezarın yeri, boyutu, yapısından ziyade hayatta iken ölüme her zaman hazır olmak, iman üzere ölmek ve salih amel işlemeye teşvik hep ön plana çıkmıştır. Bu açıdan insan mezarının nurlu aydınlık güzel olmasını istiyorsa burada hazırlık yapmalıdır. Yoksa o mezarlığın aydınlık ve güzel bir yer olması için mezarın dışına ne yapılırsa yapılsın fayda vermez. Yani her insan kendi nurunu kendi götürür.
Bu yazı; sadece başımıza gelecek bir durumu sevdiklerimizle zamanımız varken değerlendirebilme amacıyla kaleme alınmıştır. Elbette sorunun tek bir doğru cevabının olması düşünülemez herkese göre cevabı değişebilir. Kimileri için köy, kimileri için yaşadığı mahalle daha anlamlıdır. Önemli olan, kişinin anısını yaşatacak, yakınlarının gönlünde bir yer bırakacak bir şekilde veda edebilmesidir. Belki de mesele, “nerede gömüleceğimizden çok, nasıl hatırlanacağımız” sorusudur. Çünkü nihayetinde, yattığımız yer kadar yaşadığımız ve başkalarına yaşattığımız hayat da önemlidir.
♦Sonuç olarak, ister köyde ister şehirde olalım, önemli olan şu duayı hak edebilmektir: “Allah’ım! Bizi salih kullarının arasına kat, kabirlerimizi cennet bahçelerinden bir bahçe eyle ve bizleri razı olduğun bir hayatla yaşatıp razı olacağın bir ölümle huzuruna al.”Kalın sağlıcakla!
Kaynak: Ahmet Erdinçli

admin
Sosyal Medya

admin

1953 yılında Edirne'de doğdu. İstanbul Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. 11 yılı lise müdürlüğü olmak üzere 25 yıl öğretmenlik yaptı ve 2001 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'ndan emekli oldu. Üniversite yıllarından beri hobi olarak çeşitli yerel ve ulusal basında köşe yazarlığı yaptı. İlk kitabı olan 'BAŞARI HİKAYELERİ' 14 Haziran 2018'de yayımlandı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Gönder
Haber İhbar Hattı
Haber İhbar Hattı..
Lütfen Sağ Alttaki Gönder Butonunu Tıklayınız.