Reşat Nuri Erol Yazdı: Akevler Kooperatifi hafızası Nazif Satoğlu… – 1
Akevler Kooperatifi hafızası Nazif Satoğlu… – 1
Prof. Dr. Ahmed Tahir Satoğlu ağabeyimizin 21 Nisan 2025 Pazartesi günü vefat etmesi sonrasında O’nu ‘anmak-anlamak-anlatmak’ amacıyla bu köşede yazılar yazdım…
Nazif Satoğlu ağabeyimiz hem O’nun yani Ahmed Tahir Satoğlu’nun hem de hepimizin ağabeyi konumundaydı ve O da geçen yıl 19 Ocak 2024 tarihinde vefat etti…
Bu vesile ile -O’nu benden de daha yakından hem tanıyan hem de yakını/akrabası da olan biri tarafından- yani yakın arkadaşım Prof. Dr. Mehmet Tekelioğlu’nun 12 Şubat 2024 tarihinde yazmış olduğu “Bilge adam Nazif Satoğlu Hakka yürüdü” başlıklı uzun yazısında yazdıklarının hülasası ile analım ve böylece bilgilenmeye devam edelim…
BİLGE ADAM NAZIF SATOĞLU HAKKA YÜRÜDÜ
“Her insanın hayatı boyunca içinden geçtiği evreler vardır. Benimki de öyle. Doğup büyüdüğüm ve liseyi bitirene kadar yaşadığım Kayseri’den sonra tahsil için gittiğim İstanbul sonrasında hiç aklımda yokken kendimi İzmir’de buldum. Evlenip İzmir’e yerleştim. Eşimin dayıları, benim de annemin halasının çocukları, İzmir’de yaşıyorlardı. İşte bunlardan biri de Nazif Satoğlu idi. 19 Ocak 2024 günü yola çıktı… Hakka doğru… İzmir’de ben üniversitede çalışıyordum. Evimiz dayılarımızın da oturduğu Akevler’deydi.
Benim de eşimin de aileleri Kayseri’deydi. Yani biz gurbete çıkmıştık. Eşim Hatice Hanım ilk defa anne ve babasından ayrılıyordu. Biz bu dönemde Nazif Dayı ve eşi rahmetli Şadan Yengenin büyük desteğini gördük. Onların ilgi ve yakınlığı gurbet duygusunu en aza indirdi. Söylemezsem olmaz, “Doktor Dayı” dediğimiz Prof. Dr. Ahmet Tahir Satoğlu ve eşi rahmetli Binnaz Yenge de bize her zaman kol kanat gerdi.
Evimizin bulunduğu Akevler sadece bir kooperatif evleri olmanın ötesinde, aynı gayeye hizmet edecek kimseleri bir araya getiren bir oluşumdu. Bu bakımdan Akevler çevresi de bizi sarıp sarmalayan bir yapıdaydı. Akevler camiasında yaşıtlarının Nazif Beyi, kendinden küçüklerin Nazif Bey Amcası herkesin saygı ve sevgisine mazhar olmuş mümtaz bir şahsiyetti. Akevler oluşumunun mimarlarından ikisi Nazif ve Ahmet Satoğlu kardeşlerdi. Bu iki fedakâr insan yalnız kendine Müslüman olmanın ötesine geçip başkalarına da hizmet aşkıyla Akevler bünyesinde Müslümanca yaşamanın en iyi örneklerini verdiler. Ben üç çocuğumun da yetişmelerinde ve bugünkü fikri yapılarının oluşumunda Akevler ortamının büyük katkısı olduğunu biliyorum. Aynı sitede oturmak, Nazif ve Ahmet dayılarla iç içe olmak demekti.
Onun bilmediğimiz taraflarını biz “Hayat Hikayem” adıyla çıkardığı kitaptan öğrendik. Bir araya geldikçe de kitapta anlattığı olayların detaylarını sorduk.
Mehmet Nazif Satoğlu 1927 yılında Kayseri’de doğmuş. Babası Ankara Hukuk fakültesinin ilk öğrencilerinden biriymiş. Fakat birtakım zorluklar devamına mâni olmuş. Öğretmen olarak hayata devam etmek zorunda kalmış. Kayseri’deki öğretmenliği sırasında bir haksızlığa yazılı itiraz edince sürgün yemiş. Tuhaf ama sürgün yeri İzmir… İzmir’in o zamanlar Torbalı ilçesine bağlı Doğancılar Köyü. Ulaşmak için dağları aşmak gereken bir köy. Nazif Satoğlu işte o köyde babasının öğrencisi oluyor. Daha sonra Yeniköy’de ve İzmir’de Kemal Reis okullarında okumuş Nazif Bey. İkinci Cihan Harbi’nin sıkıntılı günlerinde Nazif Satoğlu ortaokul öğrencisidir. Ekmek ve gaz karneye tabidir. Ancak annesi Hacıkadın Hanımın nüfus cüzdanı hala Osmanlı harflerini muhafaza etmektedir. Bu sebeple onun için gaz ve ekmek karnesi verilmemektedir. Tam bu sıralarda karne dağıtımı muhtarlardan alınarak vilayete verilmişti. Vilayette bu işe bakan dairenin başında, sonradan DP döneminde Meclis Başkanlığı yapan Kayserili İbrahim Kirazoğlu vardır. Nazif Beye bir yakını ona gitmesini söyler. Çekine çekine gider, kendisini tanıtır ve durumunu izah eder.
Kirazoğlu 15 günlük karne verir annesi için Nazif Beye. 15 gün dolduktan sonra bir daha gider. Bu defa üç günlük vermeye kalkınca reddeder ve geri dönmek için odadan çıkacakken sekiz günlük bir karneye ikna ederler Nazif Beyi. Aslında almak istemez, gururunu incitilmiş hisseder ama sessiz isyanı da Kirazoğlu’nu iknaya yeter.” (Devamı var)
Kaynak: Reşat Nuri Erol