Prof.Dr. Mustafa Ağdaş Yazdı: Cennet Karşılığında Canlarını ve Mallarını Satanlar
CENNET KARŞILIĞINDA CANLARINI VE MALLARINI SATANLAR
VII-VIII. İYİLİĞİ EMREDİP KÖTÜLÜKTEN ALIKOYANLAR
(الْاٰمِرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّاهُونَ عَنِ الْمُنْكَرِ)
“Ma’ruf”, dinin ve aklın güzel olduğunu kabul ettiği, Kur’an’a ve Sünnet’e uygun olan her şeydir.
“Münker” ise, dinin ve aklın kötü gördüğü, Kur’an’a ve Sünnet’e uygun olmayan her şeydir.
“Emr-i bil ma’ruf ve Nehy-i anilmünker” görevi, mükellef olan her Müslüman üzerine Farz-ı Kifaye olup, bu görevi ifa edecek kimsenin, Ahkâmı Şer’iye’ye vakıf (İslâm’ın i’tikat, ibâdet, muamelât, nikâh ve cezalara ait hükümlerini bilen), kamuya ait işlerden haberdar olan, toplum psikolojisine sahip, tatlılıkla veya kızgınlıkla söylenecek sözü, zamanı ve mekânı bilmesi gereklidir.
Ebu Said-i Hudri (r.a.)’in rivayet ettiği şu hadiste Allah Resulü (s.a.v.), “Emr-i bil ma’ruf ve Nehy-i anilmünker” in nasıl yapılacağını ve yapmayanların imanlarının tehlikeye düşeceğini şöyle haber vermektedir.
مَنْ ْرَآى مِنْكُمْ مُنْكَرًا فَلْيُغَيِّرْهُ بِيَدِهِ فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِلِسَانِهِ فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِقَلْبِهِ َوذَالِكَ أَضْعَفُ اْلإِيمَانِ
“Sizden biri bir kötülüğü gördüğü zaman onu eliyle defetmeye çalışsın, eğer buna gücü yetmezse diliyle mani olmaya gayret etsin, buna da gücü yetmezse kalbiyle ona engel olsun. Bu da, imanın en zayıf derecesidir.” (1)
Kadı Beyzavi emr-i bi’l-marufun kalple, lisanla ve elle yapılacağını beyan ettikten sonra, bunun en kuvvetlisinin Allah yolunda cihat etmekle mümkün olacağını belirtmiştir. (2)
Bu nedenle “Emr-i bi’l-ma’ruf ve nehy-i ani’l-münker” (iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak) İslâm’da büyük ibadetlerden biridir. Ancak bu ibadet ifa edilirken İslâm’ın koymuş olduğu kurallara ve Resûlullah (s.a.v.)’in metoduna riayet etmek gerekir. Bu konuda Efendimiz (s.a.v.)’den şöyle bir hadis nakledilmiştir.
خَيْرُ النَّاسِ أَقْرَؤُهُمْ وَأَفْقَهُهُمْ فِى دِينِ اللهِ أَتْقَاهُمْ لِلَّهِ وَآمَرُوهُمْ بِالْمَعْرُوفِ وَأَنْهَاهُم عَنِ الْمُنْكَرِ وَأَوْصَلُهُم لِلرَّحِمِ.
“İnsanların en hayırlıları, en çok okuyanlar, Allah’ın dinini en güzel anlayanlar, Allah’tan saygıyla en çok korkanlar, iyiliği emredip kötülükten men edenler ve akrabayla yakın ilgi kurup onları görüp gözetenlerdir.” (3)
Buna göre;
a) Kişi, her şeyden önce Allah’a olan iman ve bağlılığını kusursuz bir şekilde sürdürecek, ayıplayanların ayıplamasından rahatsızlık duymayacak,
b) Hayrı ve iyiliği sevecek ve bunun açık örneklerini günlük hayatına yansıtacak,
c) Dinin, aklın ve örfün iyi ve faydalı gördüğü şeyleri emredecek, bunu kendisi de yapmaya çalışacak,
d) Dinin, aklın ve örfün zararlı kabul ettiği şeylerden uzak duracak ve başkalarını da bunlardan menetmeye çalışacak,
e) Hak din İslâm’a insanları günün metotlarını kullanarak davet edecek,
f) İnkârcıların karşısına da yine günün metotları ile çıkacak ve düşmanın silahı ile silahlanacaktır.
Bilgisi ve imkânı ölçüsünde mükellef olan her Müslüman bu görevi yerine getirmekle sorumludur. Çünkü“Emr-i bi’l-ma’ruf ve nehy-i ani’l-münker”, milletin dinî ve dünyevî menfaatlerini kendilerine göstermek, onları dünyaya ve ahirete ait kötülüklerden alıkoymaktır. Bunlar ümmetin temel dayanağı esaslar olduğundan ihmale gelmez.
İbn Mes’ud (r.a.)’in rivayet ettiği bir hadiste Peygamberimiz (s.a.v.) geçmiş toplumların çektikleri sıkıntılardan bahsederek şöyle buyurmuştur.
مَامِنْ نَبِىٍّ بَعَثَهُ اللهُ فِى اُمَّةٍ قَبْلِى إِلاَّ كَانَ لَهُ مِنْ اُمَّتِهِ حَوَارِيُّونَ وَأَصْحَابٌ يَأْخُذُونَ بِسُنَّتِهِ وَيَقْتَدُونَ بِأَمْرِهِ، ثُمَّ إِنَّهَا تَخْلُفُ مِنْ بَعْدِهِمْ خُلُوفٌ يَقُلُونَ مَالاَ يَفْعَلُونَ وَيَفْعَلُونَ مَالاَ يُؤْمَرُونَ، فَمَنْ جَاهَدَهُمْ بِيَدِهِ فَهُوَ مُؤْمِنٌ، وَمَنْ جَاهَدَهُمْ بِلِسَانِهِ فَهُوَ مُؤْمِنٌ، وَمَنْ جَاهَدَهُمْ بِقَلْبِهِ فَهُوَ مُؤْمِنٌ لَيْسَ وَرَاءَ ذَلِكَ مِنَ اْلإِيمَانِ حَبَّةُ خَرْدَلٍ.
“Benden önce gönderilen her peygamberin kendisine sadık ashabı vardı. Bunlar onun sünnetine yapışırlar, emirlerine uyarlardı. Sonra bunların yerlerine, yapmadıkları işlerle övünen ve emredilmedikleri işleri yapanlar geldi. Her kim bunların yaptıklarına eli ile mani olursa mümindir. Her kim dili ile bunlara karşı çıkarsa o da mümindir. Her kim bunlara karşı kalbi ile mücahede ederse o da mümindir. Bu kadarını yapmayanda ise hardal tanesi kadar iman yoktur.” (4)
(1) İbn Melek, Şerh-i Meşarik, s. 39-40, El yazma, Derviş Muhammed Antaki, 1094. (Hatay Müftülüğü Kütüphanesi)
(2) el- Beyzavi, Abdullah b. Ömer b. Muhammed b. Ali Ebu’l-Hayr (Ebu Sa’id) Nasiruddin, Envâru’t-Tenzil ve Esrâru’t-Te’vil, c. I, s. 659, İstanbul, 1289.
(3) Ahmed, Müsned, c. VI, s. 432.
(4) en-Nevevi, Muhiddin, çev. Erdem, H. Hüsnü, Riyazü’s-salihin, c. I, s. 228-229, Ankara, 1970.
Kaynak: Mustafa Ağdaş
- Prof. Dr. Güler; “Kırkpınar Menüsü Çıkarılabilir Mi?” - Mayıs 17, 2025
- Edirne’de Pencereden Düşen Adam Ağır Yaralandı - Mayıs 17, 2025
- Ali Koç Yazdı: Bunların Misyonu, İtrail ve Büyük İtrail’in Kurulabilmesinin Altyapısının Oluşturulabilmesidir - Mayıs 17, 2025