Reşat Nuri Erol Yazdı: Erbakan; “İsrail-İran savaşı, asıl hedef Türkiye”-2

Erbakan; “İsrail-İran savaşı, asıl hedef Türkiye”-2
-Erbakan Hoca uyarmıştı: “İsrail İran’la savaşacak ama asıl hedef Türkiye’dir.”-
Önceki yazı ile birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam…
TÜRKIYE VE İRAN; “COĞRAFYA KADERDİR” (İbn Haldun)
Dünyanın en eski devletlerinden ikisi olan Osmanlı ve Safevi (ve ardından İran) devletlerine bakıldığında, geçen yüzyıllar boyunca sadece siyaset değil, sınırlar da değişti. Bugün Türkiye-İran sınırı olarak bildiğimiz çizgi, aslında yüzlerce yıllık müzakerelerin, savaşların ve antlaşmaların eseri. Gelin, bu sınırın tarihine kısa bir yolculuk yapalım.
Her Şey Safeviler ile Başladı
1501’de Safevi Devleti’nin kuruluşuyla birlikte Osmanlılar doğuda yeni ve ciddi bir rakip buldu. İki büyük imparatorluk arasındaki ilk büyük çatışma, 1514’te Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran Zaferi ile patlak verdi. Bu zafer, Osmanlıların doğudaki hâkimiyetini pekiştirdi ama İran sınırı o günlerde bugünkü gibi net değildi. Dağlar, aşiretler ve mevsimler bu sınırı sürekli değiştiriyordu.
Kasr-ı Şirin Antlaşması: 1639’dan 2025’e…
Safevi İran ile Osmanlı arasındaki sınırın temelleri 1639’daki Kasr-ı Şirin Antlaşması ile atıldı. Bu antlaşma, iki tarafın da yorulduğu uzun savaşların ardından geldi ve önemliydi; çünkü bu antlaşmayla çizilen sınır, bugün yani günümüzde bile Türkiye-İran sınırının büyük ölçüde temelini oluşturuyor. Düşünün ki, o dönemden bu yana bu sınırda büyük bir değişiklik olmadı. Bu, Ortadoğu gibi hareketli bir coğrafyada neredeyse bir mucizedir.
Osmanlı’nın Son Dönemi ve İran
19. yüzyılda Osmanlı’nın zayıflamasıyla birlikte sınır sorunları tekrar gündeme geldi. Özellikle etnik aşiretlerinin yaşadığı bölgelerde Osmanlı-İran sınırı bulanıktı. Bu yüzden İngiltere ve Rusya gibi büyük güçlerin arabuluculuğunda 1847’de Erzurum Protokolleri imzalandı. Ardından, 1913-1914 yıllarında sınırın yerinde belirlenmesi için saha çalışmaları yapıldı. Bu süreçte sınır taşları dikildi, haritalar çizildi. Bu dönemden önce olduğu gibi bu dönemden sonra da sınırda bir sorun yaşanmadı
Cumhuriyetle Birlikte Türkiye-İran Sınırı
1923’te Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda, Osmanlı’nın İran’la olan sınır çizgisi büyük ölçüde devralındı. Ancak hâlâ bazı sorunlu noktalar vardı.
Bu nedenle 1932’de Türkiye ile İran arasında yeni bir Sınır Antlaşması yapıldı. Bu anlaşma ile sınır netleştirildi ve bugünkü halini aldı.
Sınırın Bugünkü Hali
Bugün Türkiye ile İran arasındaki sınır, yaklaşık 560 kilometre uzunluğunda. Ağrı, Iğdır, Van ve Hakkâri illerimiz bu sınıra komşu. Geçmişte olduğu gibi, bugün de bu sınır sadece iki ülkeyi ayırmıyor; kültürleri, aşiretleri ve tarihleri de birbirine bağlıyor.
Türkiye ve İran; “Fahrettin Altay Paşa” (1)
Bazı isimler vardır; haritada çizgi çekmez ama tarihe yön verir. İşte onlardan biri, Türk milletinin hem savaşta hem barışta gurur duyduğu bir isim: Fahrettin Altay Paşa. Hani şu Altay tankına adını veren Paşa’nın bir diğer yönünü milletimizin bilmesi gerekir. Zira bu yazılarımız ile tarihte neleri nasıl sulh ile çözdüğümüzü milletimizin bilmesi elzemdir. Kurtuluş Savaşı’nda adını en çok İzmir’e ilk giren süvari komutanı olarak hatırlarız. Yunan ordularını yara yara önüne katan Paşamız. Ancak Altay Paşa’nın başarısı yalnızca Türk topraklarında değil, sınırlarımızın çok ötesinde de etkisini göstermiştir. 1930’lu yıllarda, İran ile Afganistan arasında çözülmesi imkânsız görülen bir sınır anlaşmazlığını çözen kişi olarak dünya diplomasi tarihine de adını yazdırmıştır. Fahrettin Altay, Osmanlı’nın son döneminde yetişmiş, Cumhuriyet’in kurucu kadrosunda yer almış bir komutandır. En büyük askeri başarısı ise Büyük Taarruz’da, 5. Süvari Kolordusu ile Yunan ordusunun geri çekilmesini kesip İzmir’e ilk giren komutan olmasıdır. 9 Eylül 1922 sabahı İzmir’e girerek Kurtuluş Savaşı’nı fiilen bitiren simge isimdir. ALTAY tankına ismin nereden, nasıl geldiği de böylece bilinmelidir. (Devamı var)
Kaynak: Reşat Nuri Erol

admin
Sosyal Medya

admin

1953 yılında Edirne'de doğdu. İstanbul Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. 11 yılı lise müdürlüğü olmak üzere 25 yıl öğretmenlik yaptı ve 2001 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'ndan emekli oldu. Üniversite yıllarından beri hobi olarak çeşitli yerel ve ulusal basında köşe yazarlığı yaptı. İlk kitabı olan 'BAŞARI HİKAYELERİ' 14 Haziran 2018'de yayımlandı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Gönder
Haber İhbar Hattı
Haber İhbar Hattı..
Lütfen Sağ Alttaki Gönder Butonunu Tıklayınız.