Osman Çakmak Yazdı: “Musluğu tamir edecek usta kalmadıysa, doktorun reçetesi neye yarar ki dostum?”

Sanayideyim.Toz, demir, yağ…
Bir zamanlar erkeğin teriyle, kadının duasıyla kutsanmış mekân şimdi sessiz bir türbe gibi.
Yunus Usta’nın yanındayım. Yunus Usta oto tamiricisidir. Eli nasırlı, dili dürüst, gözü tok bir zanaatkâr.Bir elinde çekiç, diğer elinde anahtar takımı var ama vuruşları artık ses getirmiyor; çünkü duyan yok, bakan yok, merak eden yok.

“Biz helali, çekiçle öğrendik ,” diyor.
“Şimdi herkes klavye başında cüzdan büyütme derdinde.” Sonra gülümseyip ekliyor:
“Helal dairede değil; dairenin içinde artık.”

Atölyesine göz gezdiriyoruz.
Her rafta bir mevsim geçiyor sanki.
Torna makinası küskün, mengeneler dargın.
Aletler emekli, ustalar yetim.
“Sanayi dediğin artık sessiz bir matbaa,” diyor, “bir zamanlar adam basardık, şimdi dosya yazdırıyorlar.”

“Neden işi büyütmüyorsun?” diye soruyorum.
Omuzlarını silkerek cevap veriyor:
“Usta yok, çırak yok. Gelenin gözü TikTok’ta, gönlü plaza katında. Bu işi sürdürecek delikanlı değil, filtre var.”

Yabancılar olmasa çark dönmeyecekmiş.
Eskiden göçmen işçi demek, ucuz iş gücüydü;
şimdi “usta bulamayan ülkenin umudu” demek.

Yıllar önce söylediklerini duymuştum.O zaman bana fazla romantik, biraz da karamsar gelmişti.
Şimdi o ses, kulak zarımı değil, hayat damarımı titretiyor.

Çekiç sustuysa…
Hayat da sustu demektir.

Çünkü biz bir yandan “aile dağılıyor” diye feryat ederken, öte yandan çocuklarımızı üniversite kervanına bindirip evden yolladık. Baba ocağını terk edip öğrenci apartına yerleşen genç, yalnızca şehir değil, hayat kültürü de değiştirdi. Şimdi aynı aileler, yaşlanan ebeveynlerini huzurevine teslim edip “değerler eğitimi” seminerlerine katılıyor.

Eskiden zanaatkârın alnı ışıldardı, şimdi mezun kartvizit ışıldıyor. Ama ışıltı yetmiyor.
Bir musluğu tamir edemeyen genç, hayatı nasıl akıtsın?

Avrupa’nın aklı bizden çalıntı:
Ahilik sistemini aldılar, “dual education” dediler.
Biz bıraktık, onlar markalaştırdı.
Onlar çırak yetiştiriyor, biz işsiz mezun.

Bugün Türkiye’nin asıl sorunu: Konut açığı değil, vasıf fazlası, beceri eksiği. Ev yapıyoruz ama yuva kuramıyoruz. Odalar büyüdü, insanlar küçüldü.
Mutfaklar genişledi, sofralar dağıldı. Ayrı odalarda yaşıyoruz ama aynı çatıdayız sanıyoruz.

♦Soru açık: Evimizi büyütürken neden ailemizi küçülttük? Duvarlarımızı kalınlaştırdık da neden bağlarımızı incelttik? Çocuklarımızı şehir şehir okula yollar olduk da, bir ustanın gölgesinde yetiştirmeye neden tenezzül etmedik?

Bugün borçla büyüyen değil, üretimle büyüyen bir ülke hayal ediyorsak… Ömrünü borca yatıran değil,
emeğini hayata katan bir gençlik yetiştirmek zorundayız.

#Belki bir gün…
Yine o eski kahvehaneye döneriz. Simit ortadan bölünür, çay demli, söz öz olur.

Ve Yunus Usta’nın sesi yeniden yankılanır:

“Musluğu tamir edecek usta kalmadıysa,
doktorun reçetesi neye yarar ki dostum?”
Kaynak: Osman Çakmak

admin
Sosyal Medya

admin

1953 yılında Edirne'de doğdu. İstanbul Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. 11 yılı lise müdürlüğü olmak üzere 25 yıl öğretmenlik yaptı ve 2001 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'ndan emekli oldu. Üniversite yıllarından beri hobi olarak çeşitli yerel ve ulusal basında köşe yazarlığı yaptı. İlk kitabı olan 'BAŞARI HİKAYELERİ' 14 Haziran 2018'de yayımlandı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Gönder
Haber İhbar Hattı
Haber İhbar Hattı..
Lütfen Sağ Alttaki Gönder Butonunu Tıklayınız.