Mustafa Kır Yazdı: 15 Temmuz 2016 Fetö Kalkışması Nereden mi Çıktı?

15 Temmuz 2016 Fetö Kalkışması Nereden mi Çıktı?
Anasayfa » Eğitim » Eğitim » 15 Temmuz 2016 Fetö Kalkışması Nereden mi Çıktı?
Eğitim Eğitim Foto Galeri Genel Genel Gündem Köşe Yazıları Kültür Öğrenci Öğretmen Sağlık Teknoloji Üniversiteler15.07.2025 09:00 087A+A-
ABONE OL
Bugün 15 Temmuz 2025, FETÖ darbe kalkışmasının 9.Sene-i devriyesidir. Öncelikle FETÖ darbesine kalkışan, karışan, destek veren iç ve dış mihrakları lanetliyorum. Kalkışmayı bastırmak amacıyla; canlarını feda ederek, bir direniş ve diriliş destanı yazan 251 şehidimize Allah’tan rahmet, 2196 gazimize sağlık ve afiyetler temenni ediyorum.

Ülkemizin birliğini, vatanımızın bölünmez bütünlüğünü hedef alan; askeri askere, polisi polise, halkı halka kırdırmayı amaçlayan 15 Temmuz 2016 FETÖ kalkışması; zahiren salt bir FETÖ kalkışması gibi görünse de öncesiyle sonrasıyla ele irdelendiğinde öteden beri gerçekleştirilmesi düşünülen bir planın sonucu olduğu anlaşılmaktadır. 28 Şubat post modern darbesinin ABD, AB gibi küresel güçlerden, NATO gibi şer ittifakından bağımsız olarak yapıldığını düşünmemiz mümkün olmadığı gibi FETÖ kalkışmasını da 28 Şubat sürecinden bağımsız olarak düşünmemiz mümkün değildir. Çünkü FETÖ’yü 15 Temmuz kalkışmasına götüren yolun kaldırım taşları 28 Şubat sürecinde döşenmiştir.
FETÖ; güçlerin bir maşası ve kuklası olan bir fitne hareketidir. 15 Temmuz gecesinde FETÖ ve şürekâsının bozguna uğramasının ardından; çeşitli ülkelerde ki NATO Üslerini sığınak olarak seçmeleri, ABD’ ve AB’yi kendilerine mesken edinmeleri; FETÖ’ nün küresel güçlerin bir maşası ve kuklası olduğunu gözler önüne sermektedir.

Hafızamızı biraz yoklarsak, NATO; küresel sömürü düzenini kuran güçler tarafından Sovyet Blokuna karşı, bir savunma ittifakı olarak oluşturulan bir kurumdur. Ancak, soğuk savaşın bitmesi ve komünist birliğin dağılmasından sonra; 1990 yılında İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher’ın, İskoçya’daki NATO zirvesinde yaptığı konuşmasında ifade edildiği üzere; NATO’da yapısal bir değişikliğe gidilmiş yeni düşman olarak İslam ve Müslümanlar belirlenmiştir. Böylece NATO, İslam coğrafyasında kimlerin iktidara getirilip kimlerin iktidardan uzaklaştırılacağına karar veren bir örgüt konumuna dönüştürülmüştür.

NATO Genel Sekreteri ve ABD Başkan adaylarından Willy Claes’ın, 2 Şubat 1995’te: “Fundamentalizm (yani İslam), en az komünizm kadar tehlikelidir.” 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından ABD Başkanı George Bush’un: “Terörizme karşı yürütülen haçlı seferi (olacak) bu savaş zaman alacaktır.” İfadesi; 2011 yılının ortalarında Fransa Devlet Başkanı Sarkozy’nin: “Libya’ya karşı NATO’nun kullanılması, bir Haçlı Savaşıdır” sözleri; NATO’nun tek düşmanının İslam ve İslam coğrafyası olduğu iddiasını ispatlar niteliktedir. Bu haliyle NATO için, üye ülkelerin güvenliğini sağlamakla görevli bir örgüt olmaktan ziyade; başta Türkiye olmak üzere İslam ülkelerinin bölünüp parçalanmasını amaç edinen, şer ittifakının aparatıdır. Demek mümkündür.
Zira, NATO konseptinde oluşturulan Şer İttifakı (ABD, İNGİLTERE ve AB ülkeleri) Siyonizm’in hedeflerini NATO aracılığıyla ile ulaşmaktadır. Afganistan, Irak, Libya, Mısır; Filistin, Suriye ve diğer İslam coğrafyasında meydana gelen olaylar gibi 15 Temmuz 2016 da zuhur eden FETÖ kalkışması da ABD ve AB ülkelerinin desteklediği NATO-FETÖ ittifakıyla gerçekleştirilen Türkiye’nin işgalini amaçlayan bir Siyonist oyundan başka bir şey değildir.

Öncelikle FETÖ 28 Şubat süreciyle birlikte devletin en stratejik kurumlarına sızmayı başaran, iktidarı bir darbe yoluyla ele geçirmeyi amaçlayan bir terör örgütüdür. FETÖ’nün her dönemde gücün ve güçlünün yanında yer almayı kendine ilke edindiğini; dışa bağlı bir fitne hareketi oluğunu iyi bilen 54. Hükümetin Başbakanı ve Millî Görüş Lideri merhum Erbakan bu güruhu hep kendinden uzak tutmuş; “Çocuklarınızı Fetullah Gülen okullarına gönderirseniz Yahudi’ye asker yetiştirmiş olursunuz.” Sözleriyle hem milletimizi hem de yöneticilerimizi uyarmıştır.

Nitekim 54. Refah-Yol Hükümeti döneminde 28 Şubat sürecinde YAŞ kararları ile irtica bahanesiyle çok sayıda subay ve astsubay TSK’dan ihraç edilirken, FETÖ örgütünün başı Fethullah Gülen: 54. Hükümetin Başbakanı Erbakan için: “Bugün Türkiye’yi idare edemeyenler, biz bu işi beceremedik, yüzümüze gözümüze bulaştırdık. Demeliler.”, “Beceremediniz artık bırakın!” MGK kararları hakkında “isabetli içtihat”, “Askerler, bazı sivil kesimlerden daha demokrat”, “8 yıllık kesintisiz eğitimin İmam Hatiplere kaynak açısından zararlı olacağını zannetmiyorum.”, “Askerler anayasanın kendilerine verdiği yetkiyi yerine getiriyorlar.” “Başörtüsü fürûat.” “MGK kararları isabetli bir içtihat” gibi verdiği fetva mahiyetindeki sözleriyle, önce devlet nezdinde kendini meşrulaştırmayı, 3 Kasım 2002 ‘de tek başına iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde de devletin kılcal damarlarına kadar sızmayı; devletin tüm imkânlarını kullanmayı becermiş, kendisini darbeye kalkışabilecek bir konuma taşımıştır.
Ülkemizin jeopolitik konumu, İslam ülkeleri içinde yüklendiği misyonu sebebiyle; topraklarımızda gözü olan iç ve dış mihraklar tarafından tarihi seyir içerisinde irtica korkusu, terörü önleme arzusu, bozuk giden yönetime el koyma duygusu veya laiklik elden gidiyor paranoyasıyla ülkemiz içindeki temsilcileri vasıtasıyla zaman zaman açık ve post modern darbelere, zaman zaman ekonomik yaptırımlara zaman zaman da desteklenen terör örgütleriyle ülkemiz zaafa uğratılmaya çalışılmıştır.

Ancak, bize bizden görünen, yıllarca eğitim adı altında toplanan himmeti zimmete çeviren adına hizmet, adına cemaat denilerek, camilerimize, devlet dairelerimize okullarımıza, askeriyemize emniyetimize, yargımıza, iş dünyamıza sinsice sızan; kutsal değerlerimizi kirleten, vatan savunmasında kullanılmak üzere devlet tarafından kendilerine emanet edilen, tankı, topu, uçağı bir meczubun talimatıyla; halka karşı kullanmaktan; tankları halkın üzerine sürmekten uçaklardan atılan mermilerle halkını kurşunlamaktan; Milletin Meclisini, C. Başkanlığını, Genel kurmay karargâhını, Özel Kuvvetler Komutanlığı Polis Özel Harekat Daire başkanlığı, Emniyet Müdürlüğü ve Türk Telekom gibi stratejik önemi haiz kurumları bombalamaktan çekinmeyen bir ihanet şebekesi; toplam 251 asker, polis ve vatandaşımızın şehit olmasına, 2196 vatandaşımızın yaralanmasına vesile olmuştur. Ancak devletin bütün İstihbarat birimlerine rağmen mezkur örgüt, böyle bir noktaya gelinceye kadar kendini nasıl kamufle edebilmiştir? Sorusunun cevabı hala alınabilmiş değildir.

Çok şükür ki, 15 Temmuz gecesinde; milletimiz basiretiyle, dirayetiyle aynı zamanda cesareti ile uçaklardan sıkılan kurşunlara göğsünü siper ederek, tankların önüne yatarak; bu büyük ihanet hareketini hezimete uğratmak suretiyle bütün dünyaya örnek bir duruş göstermiştir.

Şunu ifade etmek isterim ki, millet olarak, tarih boyunca hiçbir zaman içeride ve dışarıda düşmanlarımız eksik olmamıştır. Ancak bu millet; en azılı düşmanlarına karşı, topsuz, tanksız, uçaksız; kazmayla kürekle bütünleşen yüreklerle Çanakkale’de Çanakkale ruhuyla; “Çanakkale Geçilmez” destanını yazmasını bildiği gibi, 15 Temmuz gecesinde de imanlı yüreklerle; tanklara, toplara, havada uçuşan mermilere meydan okuyarak direniş ve diriliş destanını yazmasını bilmiştir.
Çanakkale Ruhu milletimizin dini, siyasi ve felsefi görüş farklılıklarını hesaba katmadan; söz konusu vatan olunca, milletin her bir ferdini birbirine kenetleyen ruhtur. Çanakkale ruhu gönüllerden ölüm korkusunu kaldırıp, şehit olma arzusunu yerleştiren; gelecek kaygısı ve dünya sevgisi yerine vatan sevgisini önceleyen; sen, ben, Kürt, Türk, Laz, Çerkez, Abaza, Alevi, Sünni, şu partili, bu partili, şu cemaat bu cemaat şu tarikat bu tarikat demeden; bir olma, biz olma, ümmet olma bilincini üstün tutan ruhtur. Millet olarak, ilelebet ayakta kalmamız Çanakkale ruhuyla bütünleşmemize bağlıdır.

Bir daha 15 Temmuzları yaşamamak için dostlarımızı dost dost bilip, birbirimize dostça sarılma, düşmanlarımızı düşman bilip, ona göre uyanık olma ve tedbir alma gibi bir zorunluluğumuz vardır. Üniformaların içine gizlenerek gerçekleştirilen bu ihanet kalkışmasını bir ibret vesikası olarak, asırlar geçse de nesiller değişse de gelecek nesillerin zihinlerine nakşetme ve sağlıklı nesiller yetiştirme gibi yükümlülüğümüz vardır. Çünkü Şeytanla dostluk kurarak cennete giremeyeceğimiz gibi şer ittifakı ile omuz omuza vererek ne kendi güvenliğimizi koruyabiliriz ne de İslam Coğrafyasının parçalanmasını önleyebiliriz.

Şunu iyi bilelim ki; bizim gücümüz topumuz, tankımız değil; birliğimiz, berberliğimiz ve kardeşliğimizdir. Hangi dünya görüşüne ve hangi siyasi görüşe mensup olursak olalım aramıza fitneyi sokmadığımız sürece bize hiçbir güç diz çöktüremeyecektir.
Sonuç olarak, şunu ifade etmek isterim k, FETÖ kalkışması milletimizin bağrında onarılması güç yararlar açmıştır. Halkımızın birbirlerine olan güven duygusunu ortadan kaldırmıştır. Çok sayıda vatandaşın işten atılmasına, açığa alınmasına, aile hayatlarının yıkılmasına sebep olmuştur. Bu olay, FETÖ örneğinde olduğu gibi; terör örgütlerinin sadece silahla değil, eğitim, ekonomi, medya ve din gibi toplumsal alanları da kullanarak yayılabileceğini göstermiştir. Birey, toplum, millet ve devlet olarak özellikle dini referansları istismar eden; cemaat, tarikat gibi şeffaf olmayan yapılara, bunun dışında milli ve manevi yapımızı hedef alan şer odaklara karşı uyanık olmamız; kandırmadan, kandırılmadan kendi aklımızın da var olduğunu her zaman hesaba katmamız şarttır.

Selam olsun vatanını, milletini karşılıksız sevenlere! Selam olsun kaosa, nifaka ve ayrılığa karşı duranlara! Selam olsun, terör karşısında inadına birlik, beraberlik ve kardeşlik diyenlere! Selam olsun, dünyaya aldanmayıp imanının peşinden gidenlere! Selam olsun Çanakkale ruhunu yüreklerinde taşıyanlara ve Çanakkale ruhuyla yaşayanlara!
Tekrar 15 Temmuz ve tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Gazilerimize sağlık ve afiyetler temenni ediyorum. 15.7.2025
Kaynak: MUSTAFA KIR
EĞİTİMCİ, YÖNETİCİ

admin
Sosyal Medya

admin

1953 yılında Edirne'de doğdu. İstanbul Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. 11 yılı lise müdürlüğü olmak üzere 25 yıl öğretmenlik yaptı ve 2001 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'ndan emekli oldu. Üniversite yıllarından beri hobi olarak çeşitli yerel ve ulusal basında köşe yazarlığı yaptı. İlk kitabı olan 'BAŞARI HİKAYELERİ' 14 Haziran 2018'de yayımlandı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Gönder
Haber İhbar Hattı
Haber İhbar Hattı..
Lütfen Sağ Alttaki Gönder Butonunu Tıklayınız.