Prof.Dr. Rıdvan Canım Yazdı: Nerede O Eski Ustalar..!

Nerede O Eski Ustalar..!
Şu duvarı yaptıktan sonra karşısına geçip kendisini Mimar Sinan zanneden usta yok mu, işte insanın asıl zoruna giden o..! Diyen boşuna dememiş 0nu; “Elleriyle çalışan insan işçidir. Elleri ve kafasıyla çalışan insan ustadır. Elleri kafası ve yüreği ile çalışan insan sanatkardır”. Bir zamanlar estetiğin zirvesine ulaşmış bir toplum, Sinan’ı yetiştiren bir medeniyetin kurucusu olan bir millet sizce bunu hak ediyor mu? İnsanın haddini bilmesi de ayrıca bir erdem..!
Editör’ün Notu:
Rıdvan Canım’ın bu paylaşımına yazıyı tamamlayan çok güzel ve değerli yorumlar yapılmış. İşte, onlardan bazıları:
Eskiden ustalar işe, “Sanat Allah içindir” diyerek başlardı. Çünkü yaptığı işin yalnızca maddi değil, manevi bir değeri olduğunun farkındaydı. Her çekiç darbesi, her ilmek, her oyma; bir dua gibi, bir niyaz gibi işlenirdi. Sanat ve zanaat, ustanın iç dünyasının bir yansımasıydı. Evvela gönlünü temizlerdi ki elinden çıkan da temiz olsun.
Sonra, “Topluma faydalı mı?” diye düşünürdü. Çünkü yaptığı iş sadece kendine değil, mahallesine, çarşıya, memlekete hizmet etmek içindi. Ustanın bir nalı, bir semeri, bir çini tabağı; belki bir hayatı kolaylaştırır, bir gönlü hoş ederdi. Sanatı halkla buluşturmak, ona güzellik sunmak da bir hizmetti.
En sonunda da helal rızkın derdine düşerdi: “Maişetim helal mi?” diye kendini sorgulardı. Kazandığı lokmanın tertemiz olması, nefsini değil, vicdanını doyurması gerekirdi. Çünkü helal lokma, ustanın sadece sofrasını değil, neslinin ahlâkını da beslerdi.
İşte bu üç basamaklı idrak –Allah için, toplum için, helal için– bir medeniyet inşa etti. Ahilik de bu anlayışın örgütlü haliydi. Hem elin hem dilin hem de gönlün terbiyesiydi. Bugün bizlere düşen, bu ruhu sadece anmak değil; yaşatmak, işlerimize yedirmek, hayatımızı onunla yoğurmaktır.
Ama gel gör ki bugün ne diyor bazıları? “Para gelsin de nasıl gelirse gelsin.” Evvela proje yanlış çizilir, ama kimse ses etmez. Fotograftaki Usta der ki “Nasılsa sıvacı kapatır.” Sıvacı geçer, “Boyacı halleder.” Boyacı gelir ama hata temelden olduğu için ne kadar boya vurursa vursun, kabak onun başına patlar. Suçlu aranır, herkes bir öncekini gösterir. Kim kimin günahını çekecekse artık… Olan da yine millete, topluma olur. İşte bu yüzden, yeniden o eski ustalığın, o kadim terbiyenin, o ahlâklı duruşun izini sürmemiz şarttır. (Metin Diler)
Kenan Saka’nın yorumu:
Yalnız duvar ustalarımız mı böyle, sayın hocam ? Ya diğer mesleklerdeki ustalar ? 18 yıl meslek lisesinde de çalıştım. Uzunköprü’deki pek çok usta, eski öğrencimdir. Öğretimin yani sıra, Ahilik geleneğini de ince ince işlemeye özen gösterdik. Ancak, sanayide iş ahlakı nal topluyor; ne yazık ki ! Müşteriyi yolunacak kaz görmek; işi salla pati yapmak; işe çok geç gelmek; işi söz verilen zamanda yapmamak; işyerinde, her tarafta boş ve dolu değişik içki şişeleri… Daha sayayım mı ? Bu mu Türk İslâm toplumu ? Yazık ! Çok yazık ! Kahrolmamak elde mi?
Kaynak: Prof.Dr. Rıdvan Canım

admin
Sosyal Medya

admin

1953 yılında Edirne'de doğdu. İstanbul Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. 11 yılı lise müdürlüğü olmak üzere 25 yıl öğretmenlik yaptı ve 2001 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'ndan emekli oldu. Üniversite yıllarından beri hobi olarak çeşitli yerel ve ulusal basında köşe yazarlığı yaptı. İlk kitabı olan 'BAŞARI HİKAYELERİ' 14 Haziran 2018'de yayımlandı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Gönder
Haber İhbar Hattı
Haber İhbar Hattı..
Lütfen Sağ Alttaki Gönder Butonunu Tıklayınız.