Prof.Dr. Soner Duman Yazdı: Günahın Seller Gibi Üzerimize Aktığı Böyle Bir Zamanda İmanımızı, Kalbimizi Korumak Nasıl Mümkün Olacak?
GÜNAHIN SELLER GİBİ ÜZERİMİZE AKTIĞI BÖYLE BİR ZAMANDA İMANIMIZI, KALBİMİZİ KORUMAK NASIL MÜMKÜN OLACAK?
(Hayatî öneme sahip bir soru )
Daha önce bir yazımda da belirtmiştim: Araba kullanırken şiddetli bir yağmura yakalanmışsanız önünüzü görebilmeniz için mutlaka sileceklerinizin çalışması gerekir. Aksi taktirde kaza yapmanız işten bile değildir!
İşte bizim de sürekli bir biçimde önümüzü görebilmemiz için kalp aynamıza vuran günahları temizleyecek birtakım uğraşlarımızın olması gerekir.
İmanı capcanlı ve diri tutabilmek, günahlara karşı kendimizi koruyabilmek adına günümüzdeki en etkili tedbirler kapsamında şunlardan daha iyi tedbir göremiyorum:
1. Beş vakit namazı sürekli ve düzenli kılmak.
Erkekler için mümkünse tüm namazları camide kılmak. Cami bizi yalnızca bedenen bir araya toplamakla kalmıyor, bizim mensubiyet duygusuna sahip olmamızı sağlıyor. Bizim tek tabanca, başıbozuk, başına buyruk bir birey olmadığımızı, bir aidiyetimizin, bir mensubiyetimizin bulunduğunu bize hatırlatıyor. Mümkünse arkadaşlarımızı, eş dost ve ahbabımızı, çocuklarımızı da camiye götürmek, camiyi hayatımızda bir cazibe merkezi haline getirmek şart.
Namaz bir ruhî disiplin sağlıyor. Allah’tan kopuşu önlüyor. Cami mekânsal bir disiplin sağlıyor, Müslüman cemaatten ve cemiyetten kopuşu önlüyor.
Namazı âdeten yerine getirilen bir ritüel olmaktan çıkarıp namazda okuduklarımızın ve yaptığımız hareketlerin anlamlarını bilerek kılmak hayata bir başka tat ve lezzet katıyor.
2. Kur’an’dan her gün belirli bir miktarı anlamı ile birlikte okumak.
Rabbin kelâmı dilimize, aklımıza ve kalbimize ne kadar sirayet ederse hayatımız o kadar bereketli olacak. Kur’an’dan ne kadar uzak ve ayrı kalırsak hayat kaynağından o kadar uzak düşeceğiz. Peygamberimiz ne buyuruyordu “göğsünde Kur’an’dan herhangi bir şey olmayan kimse harap (yıkık dökük) ev gibidir.”
Hayatımızda ne kadar çok Kur’an varsa o kadar çok iman, o kadar çok İslam, o kadar çok ihsan olacak.
3. Allah Resûlü’nün her sabah ve her akşam yaptığı duaları ve zikirleri anlamlarını düşünerek yapmak
Bu madde o kadar önemli ki… Önemini çoğumuz yeterince bilmiyoruz. Allah Resûlü (s.a.v.) her Müslümanın sabah ve akşam bazı şeyleri tekrar tekrar hatırlamalarını öğütlüyor. Bu zikirleri anlamlarını bilerek yaptığımızda bunlar bizi fabrika ayarlarımıza döndürüyor. Sabah yaptığımız zikirler ve dualar gün içinde bir aşı gibi bizi kötülüklere karşı koruyor. Akşam yaptığımız zikirler ve dualar, gün içinde bize bulaşmış olabilecek günah ve kötülük mikroplarını bizden alıp götürüyor. Ruhumuzu arı duru, kalbimizi ak pak yapıyor. Bizi hayatın koşuşturmacasından alıp asıl yaratılış amacımızla yüzleştiriyor.
Bu dualar ve zikirler arasında tövbe ve istiğfarın özel bir yeri var. Allah Resûlü bile bir hadisinde “ben günde yüzden fazla defa Allah’a istiğfarda bulunurum” diyor. O bile safiyetini, temizliğini koruyabilmek için kalp aynasında oluşabilecek sis ve buharı istiğfarla siliyor. Peki ya bizim gibi günah sellerine muhatap olanlar ne yapmalı?
4. Az da olsa farzlar dışında nafile ibadetlerle meşgul olmak
Farz ibadetler bizim yapmamızın zorunlu olduğu ibadetler. Ancak Allah katında üstün mertebelere nail olmak, bunun ötesine geçmeyi gerektiriyor. Farzlardan sonra yaptığımız her bir nafile ibadet bizi bir üst boyuta taşıyor. Tam da bu noktada Allah Resûlü’nün (s.a.v.) Rabbinden aktardığı şu kudsî hadis aklımıza gelmeli:
“Kulum bana, kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevgili olan bir şeyle yaklaşamaz. Kulum bana nafile ibâdetlerle de yaklaşmaya devam eder. Nihayet ben onu severim. Ben kulumu sevince de artık onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı mesabesinde olurum. Diliyle de her ne isterse muhakkak onları da kendisine ihsan ederim. Bana sığınmak isteyince de muhakkak kulumu sığındırır, korurum.” (Buhârî)
Nafileler insanı öyle bir mertebeye çıkarıyor ki Allah ile birlikte olma şuuru insanın bütün davranışlarına yansıyor. Artık baktığı şeye nefsi hesabına değil Allah için bakıyor. Dinlediği şeyi nefsi için değil Allah için dinliyor. Ayağıyla bir yere gidecekse kendi nefsi için değil Allah’ın rızasını gerçekleştirmek için gidiyor. Eli ile bir iş yapacaksa bunu Allah için yapıyor. Bütün bunları kazandıran şey ise nafilelere devam etmek.
Evet… İmanın yara aldığı, ahlakın kan kaybettiği, ibadethanelerin mahzun, ibadetlerin metruk olduğu bu çağda bizi yeniden Rabbimize, fıtratımıza döndürecek olan işte bunlardır.
Rabbimiz imanımızı canlı tutmayı, günahlardan sâlim olmayı bizlere nasip eylesin. Bizleri günah sellerine kapılan, imanı günden güne kan kaybeden bedbahtlardan olmaktan muhafaza eylesin.
Kaynak: Prof.Dr. Soner Duman
- Prof.Dr. Soner Duman Yazdı: Günahın Seller Gibi Üzerimize Aktığı Böyle Bir Zamanda İmanımızı, Kalbimizi Korumak Nasıl Mümkün Olacak? - Temmuz 20, 2025
- Hüseyin Özcan Yazdı: Bir eğitimci olarak bu kadar dezenformasyona,yalana,iftiraya vefitneye kayıtsız kalmak olmazdı… - Temmuz 19, 2025
- Hırsızlık Şüphesiyle Gidilen Evden Ceset Çıktı - Temmuz 19, 2025