Reşat Nuri Erol Yazdı: Yine orman yangınları yine ‘çözüm önerileri’-3

Yine orman yangınları yine ‘çözüm önerileri’-3
-Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a Açık Çağrımızdır-
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam…
Yine yaz aylarındayız ve yine ormanlarımız cayır cayır yanıyor…
Orman Bakanlığı, Genel Müdürlüğü şaşkın, halk üzgün, medya öfkeli…
Biz yıllardan beri bu konuda da tedavi, çare ve çözümlerimizi yazıyoruz…
Yetkililerin artık ‘çare ve çözüm önerilerimizi’ dikkate alması dileklerimizle…
***
ORMANLAR DEVLETİN DEĞİL, HALKIN EMANETİDİR
Orman dediğiniz şey sadece ağaçtan ibaret değildir. Ormanlarımız gökten gelen enerjinin depolandığı, toprağın hayat bulduğu, her türlü hayvanların beslendiği, insanların şifa ve geçim kaynağı olan canlı bir hazinedir. Paha biçilemeyen bu hazine hiçbir zaman sadece bir devlet kurumunun ve bürokrasinin dar bakışıyla yönetilemez.
Bugün Orman İdaresi (OGM) ormanı koruma adı altında halka kapatmakta, geçimini ormandan sağlayan köylüyü bile dışlamakta ve bu gibi uygulamalarla ormanı da tahrip etmektedir. Halkın meyvesini yiyemediği, yaprağından hayvanını besleyemediği, dalını budayamadığı orman zamanla çürümeye, sıkışmaya, nefes alamamaya başlar.
Oysa ormanların asli sahipleri halktır. Halk ormanını tahrip etmeden yaşatabilir. Nasıl mı? Her parselle ilgilenen bir aile, bir mühendisle birlikte planlı şekilde bakımını yapar, ağacını budar, yaprağını toplar, dallarından odun çıkarır ve ormanı daha da verimli hâle getirir.
Bunun adı “Adil Düzen Orman İşletmesi”dir. Emaneti ehline vermek, yerinden yönetmek, sorumluluğu paylaşmak ve doğayı hayatın parçası kılmaktır. Ormanlar bacasız sanayidir. Hayatın içinde ve sürekli bir döngü halinde korumamız lazımdır.
***
DEVLET ORMANI KORUYAMAZ, HALK KORUR
Bugünkü bu düzen ve merkezi bürokratik sistem bir çelişkiyle maluldür. Ormanı ne devlet koruyabiliyor ne de özel sermaye. Biri halka yasak getiriyor, diğeri ise ormanı servet ve rant kapısı görüyor. Sonuçta olan yine ormana, halka ve gelecek nesillere oluyor.
Orman sadece bakılacak bir tabiat harikası değil; insanla birlikte var olan bir yaşam alanıdır. Yaprağıyla hayvanı, meyvesiyle insanı, dalıyla sanayiyi, toprağıyla mikroorganizmaları besler. Ama bunların hepsi dengeli bir işletme mantığıyla olur.
Peki bu nasıl olur, çare ve çözüm olarak neler yapılmalı?
Her orman parçası yerinde yaşayan halka yani orman köylüsüne tahsis edilir. Parsel parsel bölünür ama kamusal denetimle. Bir ‘aile’ ya da ‘kooperatif’ ormandan sorumlu olur. Yanında bir mühendis bulunur. Orman İşletmesi sadece denetler, yönlendirme yapar.
Aksi hâlde ne devlet ne özel teşebbüs bu ekosistemi koruyabilir, nitekim koruyamıyor.
Körü körüne koruma değil, birlikte yaşama kültürü inşa edilmelidir.
Düne kadar Karadeniz bölgesinden fi tarihinde çıkan bir kanun ile milletin gözü gibi baktığı ormanlar devlete geçmeden önce herkes ormanına gözü gibi bakardı. Bu bize ormanların insanların eline geçince yok edileceğiz mantığının da yersiz olduğunun ispatıdır.
Devlete geçince ormanlar doğal bir yaşam alanı olmakla beraber artık insanlardan ve en başta keçi gibi orman için çok ama çok faydalı hayvanlardan soyutlanan ormanlar adeta birer Afrika’nın balta girmemiş ormanlarına dönüştü. Ormanlardan kereste yapanlar idamlık gibi ev ev aranır oldu. Keresteyi işleyen fabrikalar ve imalathaneler de kapandı. İşsiz kalan genç nesiller üç harflilerin işletmelerinde kasiyer veya siyasilerin peşinde memur olma hayaline koyuldular. Halbuki atalarının, dedelerinin, babalarının mobilya ve ağaç ile tecrübeleri ile ikinci ve üçüncü kuşaklar da uzmanlaşacaktı. Kentlere göç azalacaktı. Esnaf veya yerel tüccar ile alışverişe devam edip aynı orman eko sistemi gibi insanların yerleşik kalmasına katkı yapacaktı. Şimdilerde ise ormanlarımız maalesef önce sadece seyirlik daha sonra da orman yangınları sebebiyle ciğerimizi yakıp kül eden bir biblo gibi orada kala kaldı. (Devamı var)

Kaynak: Reşat Nuri Erol

admin
Sosyal Medya

admin

1953 yılında Edirne'de doğdu. İstanbul Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. 11 yılı lise müdürlüğü olmak üzere 25 yıl öğretmenlik yaptı ve 2001 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'ndan emekli oldu. Üniversite yıllarından beri hobi olarak çeşitli yerel ve ulusal basında köşe yazarlığı yaptı. İlk kitabı olan 'BAŞARI HİKAYELERİ' 14 Haziran 2018'de yayımlandı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Gönder
Haber İhbar Hattı
Haber İhbar Hattı..
Lütfen Sağ Alttaki Gönder Butonunu Tıklayınız.