İŞKODRA İŞKODRA
Kaleden kaleye şahin uçurdum / Âh ile vâh ile ömrü geçirdim
İşte kuzey Arnavutluğun efsane şehri İşkodra’dayız.. Benim şehirlerimden biri o.. O kadar çok ismi var ki.. Şehri ele geçiren herkes kendince bir isim vermiş olmalı bu kente.. Skutari, Skadar, Shkoder, Scadar, İskenderiye ve nihayet İşkodra.. Bölgenin en eski kentlerinden biri.. Bir tarih şehri yani.. Aynı zamanda bir göl şehri.. Osmanlı’nın Balkanlardaki sayılı kale şehirlerinden ve sancak merkezlerinden birisi imiş zamanında..
İşkodra’nın İslâm öncesi uzun tarihine girmeye niyetim yok.. Ama İşkodra’nın Osmanlı ile buluşması biraz ilginç.. Şöyle ki; tarihler 1393’ü gösterdiğinde şehir Osmanlı ordularının komutanı Kavala Şahin Paşa tarafından fethedilir. Ne var ki bu beraberlik uzun sürmez.. Üç yıl gibi kısa bir süre sonra İşkodra, George Stratsimirovic tarafından Venediklilere satılır.. Evet, yanlış okumadınız, şehir satılır.. Böylece şehri yeniden ele geçiren Venedikliler 1479 yılına kadar burada otururlar. Tâ ki zor fetihlerin büyük kumandanı Fatih Sultan Mehmed, İşkodra’yı bir daha terk etmemek üzere alıncaya kadar..
İkinci Bayezid’in İşkodra Kalesi’nde inşa ettirdiği camiden, bugün geriye bir enkaz kalmış da olsa, tarihe tanıklığını sürdürüyor. İşte bu caminin inşasıyla başlayan Osmanlı asırları, İşkodra’nın her bakımdan en mamur yılları olmuş.. Osmanlı kronikleri bu şehrin tarihine dair bilgileri naklederken Ulama Bey diye birinden söz ederler.. Aslen Tekelü Türkmenlerinden olup bir zamanlar Safevilerin de Azerbaycan valiliğini yapmış.. Sonradan ne olmuşsa olmuş Osmanlı’ya sığınmış ve Irakeyn Seferi’nden sonra Kanuni tarafından İşkodra’ya vali olarak gönderilmiş.. Ulama Bey’in İşkodra’ya kazandırdığı İslam eserleri şehrin çehresini önemli ölçüde değiştirmiş..
Üstad Evliya Çelebi, 17.asırda uğradığı İşkodra’dan, on beş mahallesi ile 1800 haneden ibaret orta halli bir şehir olarak söz eder. Şehirde on bir caminin bulunduğunu söyleyerek bunlardan sadece II. Bayezid, Hüseyin Bey ve Kara Hasan Camilerinin adını zikreder. İşkodra’nın özellikle 18.asırdan itibaren hızla geliştiği görülür.. Bunun en görünür sebebi Buşatlı ailesidir.. Buşatlı sülâlesi, Osmanlı ismiyle bir araya geldiğinde İşkodra için çok şeyler söylüyor.. Yaklaşık 80 yıl boyunca, Osmanlı adına bu ailenin fertleri idare etmiş İşkodra’yı.. Hatta bu vesayeti o kadar benimsemişler ki burada bir saltanatlarını ilan etmedikleri kalmış..! Devrin Osmanlı yönetimi durumdan rahatsız olunca da bir sürü sorun çıkarmışlar.. Tıpkı Tepedelenli Ali Paşa gibi.. Ama yine de İşkodra’ya yönetimleri süresince önemli hizmetler yapmışlar.. Meselâ şu anda İşkodra’nın en büyük camii, eski İşkodra’nın kurulduğu Drin nehri kenarında, Buşatlı Mehmed Paşa tarafından 18. asırda yaptırılmış..
Bu güzel esere halk arasında Kurşunlu veya Plumb Camiideniliyor.. Şimdi ise taşkınlarıyla zaman zaman bölgeyi sular altında bırakan Drin nehrinin insafına terkedilmiş.. Bir zaman kapalı kalmış, sonra lokanta olarak hizmet vermiş (!), belki de kapalı spor salonu olarak kullanılmış.. Balkanların en muhteşem eserlerinden biri olan Buşatlı Mehmed Paşa Camii, bugün yıkık minaresiyle, kapısına vurulan kilitle, ne zaman açılacağı bilinmeyen vakitlerde ziyaretçilerini bekliyor.. Melül ve mahzun olarak.. Enver Hoca, devrim adına devirdiği bu çamların hesabını nasıl verir bilinmez..! Yok edilen yüzlerce cami ve medrese, han, hamam, imaret ve mescidlerle bütün bir tarih mirasının canına okumuş..
Yolu 18.asırlarda İşkodra’ya düşen seyyahlar, şehirde Tophane, Terzihan ve Tabaki adını taşıyan üç semtin bulunduğunu söylüyor.. Bu bilgilerden İşkodra Kalesi’nde aynı dönemde iki cami ile 150 hane kadar Müslüman halkın yaşadığını da öğreniyoruz.. Şimdi “yeller eser ol saltanatın yerinde..”. O muhteşem İşkodra Kalesi’nin dört bir tarafını döne döne geziyoruz. Ancak şimdi bir şeye hayıflanmıyor değilim.. Keşke o kalede tıpkı üstad Evliya Çelebi’nin yaptığı gibi ben de şöyle ellerimi arkaya bağlayıp ama illâki “germe adımla” kaleyi kuzeyden güneye, doğudan batıya niye arşınlamadım ki sanki..! Evet, neyse.. Şimdi İşkodra Kalesi’nde ezanlar susmuş ama çanlar çalmaya devam ediyor..!
İşkodra, Osmanlı asırları boyunca kültürümüze kazandırdığı alim, şair ve sanatkârları ile önemli bir şehir olmuş.. Klâsik şiirimizin o devirlerdeki ustalarından İşkodralı Bâlî Çelebi ve Ahmedî, Sa’diyye tarikatının Âciziyye kolunun kurucusu olarak bilinen Süleyman Efendi, yine Buşatlı ailesine mensup vezirlerden İbrahim Sıdkı Bey, Mahmud Hamdi Efendi ve İsmail Zihni Bey bu isimler arasında yer alır..
İşkodra’da çok sayıda medrese, cami ve kütüphane yapılmasına vesile olan yine aynı aileden Rumeli Valisi İbrahim Halili Paşa unutulmayanlardan.. Yine Osmanlı’nın unutulmaz valilerinden, âlim, şâir, beş dil bilen bir Mevlevî dervişi olan Hasan Hakkı Paşa, İşkodralı’dır.. Ali Emirî Efendi’yi hepiniz bilirsiniz.. Bir kitap tutkunu idi o.. Bir kütüphane sahibi meşhur Ali Emirî Efendi.. 1896 yılında Erzurum Defterdarı iken Yanya ve İşkodra vilayetleri mâlî işler müfettişliğine tayin olunur.. İşkodra’ya dair anılarını anlatırken der ki; Bu havâlinin ahâlisini pek zeki, muktedir, devlet-i âliyyeye sâdık ve mert adamlar gördüm. Babalarının ve dedelerinin içinde beliğ, hatta divan sâhibi şâirler bulunduğunu söylediler ve bazılarının şiirlerinden, tercüme-i ahvâlinden bahsettiler. Beyan ettikleri şâirlerin isimlerini yazdım, tercüme-i hallerini ve şiirlerini kendilerinden istedim. Bana bir hayli Osmanlı şâirlerinin ismini zabtettirdikleri gibi, divanlarını ve mecmualarını getirmeye başladılar.
Benim böyle bir kitap yazmakta olduğum İşkodra’da yayılınca gariptir ki, bazı okuma yazma bilmeyenler bile müracaat ederek; “Efendim, benim dedem şâir imiş, işte kitabı, alıp okuyunuz, benim dedemi de rahmete vesile olması için kaydediniz.” dediler. Odam bir kütüphane şeklini aldı. Bir aydan fazla duramayacağım için gece gündüz çalışmaya başladım. Bazen aramızda tuhaf bir ihtilaf zuhûr ederdi. Şöyle ki; onlar getirdikleri kitapları, “Efendim, alınız sizin olsun, iade etmeyiniz, bizde suretleri vardır.” derlerdi. Ben ise, “Teşekkür ederim, bir kıymet takdir ediniz de, öyle alayım.” derdim. Lâkin âlicenap adamlar oldukları için, satmaya tenezzül etmiyorlardı. Ben ise parasız bir şey almamak gibi, edindiğim mesleğimi bozmak istemiyordum. Elhâsıl para kabul ettirmek hiçbir şekilde mümkün olmadı.”
Zamanla bir ilim, kültür ve sanat şehri olan İşkodra, bugün yeniden eski kimliğini kazanma çabaları içinde görülüyor. Hristiyan Batı dünyası, İşkodra’yı yeni bir “Vatikan” yapma peşinde.. Para ise para, yatırımsa yatırım, din adamı ise din adamı.. Yeter ki Arnavutlar istesin.. Tabii Türkiye’den de özel müteşebbislerin gayretleri var.. Özel okullar açılmış.. Meselâ Aziz Mahmud Hüdâyi Vakfı tarafından İşkodra’da açılan kız ve erkek liselerinde yüzlerce öğrenci eğitim görüyor bugün.. Velhasıl İşkodra, dinler mücadelesinin sıcaklığını yaşayan bir şehir.. Ebubekir Camii, Kiraz Camii, Şeyh Şamiye Medresesi ve etnoğrafya müzesi gezilmesi, görülmesi gereken yerler İşkodra’da..📷
Geçen asrın sonlarında inşa edilmiş ve baştanbaşa taştan evlerden ibaret İşkodra’nın eski sokaklarında kaybolun hatta.. Korkmayın.. Bu eski evler arasında kendi tarihinizden izler bulacaksınız…
Bu şehrin Osmanlı’dan kopuş sürecinde burada yaşanmış hazin bir olay ve unutulmaz bir isim var ki, onu anmadan geçemem.. Bugün İşkodra ile bütünleşmiş bir isimdir o.. Nasıl Şükrü Paşa Edirne’de, Gazi Osman Paşa Plevne’de, Fahrettin Paşa Medine’de ve Esat Bülkat Paşa Yanya’da tarihin en muhteşem savunmaları ile birlikte anılırsa işte öylece Hasan Rıza Paşa ismi de İşkodra’da anıtlaşmış.. Peki kimdir bu meçhul kahraman..?
Efendim, Hasan Rıza Paşa, Balkan Harbi’nde İşkodra’yı Sırp ve Karadağ ordularına karşı aylar süren kuşatma sırasında kahramanca savunan ve dünya tarihinde şehir savunmalarının en muhteşem destanını yazan kumandanımızdır.. Bir Osmanlı Paşası.. Aslen Kastamonu’nun Tosya ilçesinden.. 1871 doğumlu.. Babası da kendi gibi bir paşa.. Bağdat ve Kastamonu valilikleri yapmış..
Hasan Rıza Paşa, 1911 yılında 24. İşkodra Nizamiye Fırka kumandanlığına atanmış ve 1912 yılında İşkodra valisi olmuş.. Ne yazık ki aynı yıl başlayan Balkan savaşı bütün Rumelini Osmanlı’nın elinden alıp götürürken, İşkodra Hasan Rıza Paşa ile son anına kadar dişiyle tırnağıyla direnmiş.. Hatta mirlivalığa terfi ettirildiğini bile kuşatma altındaki İşkodra’da öğrenememiş..
Ve bu büyük asker, 1913 yılının 30 Ocak gecesi bir suikastla, kalleşçe şehid edilmiş.. Olayın altından Esat Toptani adında biri çıkar.. Cenazesine binlerce İşkodralı katılır. O artık İşkodra’nın unutulmaz sembollerindendir.. Aradan yıllar geçer ve 1996 yılında dönemin Arnavutluk Cumhurbaşkanı Sali Berişha, büyük bir vefa örneği göstererek bu büyük askere birinci derece kahramanlık madalyası verir. Türkiye Cumhuriyeti Tiran Büyükelçiliği Askerî Ateşeliğimiz tarafından da İşkodra kahramanı Hasan Rıza Paşa’nın hatırasını ölümsüzleştirmek üzere restore ettirilir. Hasan Rıza Paşa’nın naaşı 2006 yılında şehir merkezindeki anıtlar parkına nakledilir.. Anıt mezar, Türkiye Genel Kurmay Başkanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı tarafından gönderilen heyetlerin de katılımları ve İşkodra Belediyesi’nin de büyük yardımlarıyla, Türk ve Arnavut halklarının kardeşliğini simgelemek üzere 2007 yılında açılır.
Şimdi Hasan Rıza Paşa adına İşkodra’da Türk-Arnavut dernekleri kurulmuş, ismi caddelere verilmiş, adına okullar açılmış.. Biz de diyoruz ki Osmanlı’nın Rumeli uğruna verdiği bu son şehidin rûhu şâd olsun..
İşkodra’dan ayrılma zamanı geldi.. Ama ayrılmadan önce bölgenin ilginç yapılarından Mes Köprüsü’nü de görmelisiniz dediler.. Ve gerçekten görülmeye değer bu köprüyü de gördük İşkodra’da.. Size de hararetle tavsiye ederim..
Evet.. Ayrılık zor da olsa, yüreğimize söz geçirmek zor da olsa ayrılık mukadder.. Geldiğimiz yollardan önce Tiran, sonra Draç ve daha sonra Elbasan üzerinden aşılmaz denilen Arnavutluk dağlarını aşıp Makedonya sınırına ulaşıyoruz. Ve Yunanistan üzerinden anavatana dönüş..
Rıdvan Canım
- Prof. Dr. Rıdvan Canım Yazdı: “Kalp Yapmak”, İşi ‘Kalp Kırmak’ Olanların Harcı Değildir! - Mayıs 29, 2023
- Rıdvan Canım Yazdı: Evveldi, Çok Evvel… - Nisan 10, 2023
- Prof. Dr. Rıdvan Canım Yazdı: Diş Kirası ve Eski İftarlar - Mart 25, 2023